BESLENMEEGZERSİZİPUÇLARIÖNERİLERÖNERİLERSAĞLIKTARİFLERUYARILARUYARILAR

ENSÜLİN; FAZLA BESİN MADDELERİNİ DEPOLAYAN HORMON

Yazar: 30 Mart 2016 Yorum yok

Ensülin herhangi bir organizmada oluşan ilk hormonlardan biridir. Yani, vücudumuzdaki diğer tüm hormanlar aslında ensülinin üstüne inşa olmaktadır. Dolayısıyla başlıkta ifade edilenin ötesinde, çok daha geniş ve karmaşık bir etkisi vardır.

Örneğin, ensülinin anabolik (yapıcı metabolizmaya ait) bir hormon olduğunu ve vücut geliştiricilerin kasları güçlendirdiği ve protein depoladığı için ensülin enjeksiyonu yaptıklarını biliyor muydunuz?

Ensulinin evrimsel amacı, şimdi bilindiği kadarıyla, fazla besin maddelerini depolamaktır. Eğer atalarımız besin maddelerini depolama yetisine sahip olmasaydı hiçbirimiz bugün burada olamazdık. Bunu mümkün kılan ise organizmanın maruz kaldığı bir enerji artışı karşısında ensülin oranlarının da yükselebiliyor olmasıydı.

Vücudunuz şekerinizin yükseldiğini tespit ediyorsa, bu ihtiyacınızdan fazlasına sahip olduğunuz anlamına gelmektedir. Demek ki bu şeker yakılamamakta ve kanınızda birikmektedir. İşte ensülin böyle bir durumda fazla şekeri alıp saklamak için devreye girer.

Peki nasıl saklanıyor bu fazlalık? GLİKOJEN olarak.

Vücudunuz tek seferde çok az miktarda glikojen saklayabilir. Karaciğerinizde ve kaslarda depolanan glikojen aktif bir gününüzün sonuna kadar dayanamayacaktır. Glikojen depolarınız dolduğunda artan şeker tamamen doymuş yağ olarak depolanacaktır.

Peki neden vücudunuz ihtiyacı olduğu halde daha fazla şeker (glikojen) saklayamıyor?

ŞEKER ASLINDA ANA ENERJİ KAYNAĞIMIZ OLARAK TANIMLANMAMIŞTIR; VÜCUDUMUZUN TURBO ŞARJÖRÜ OLARAK TANIMLANMIŞTIR. Diğer bir deyişle, akşam yemeğini yakalamak için koşabilmeniz ya da sivri dişli bir kaplandan kaçabilmeniz için.

Ensülin, magnezyum depolanmasında, sodyumun muhafazasında, kandaki yağın kontrolünde ve diğer hayati beden fonksiyonları için oldukça önemli bir rol üstlenir.

Vücudumuzda ensülinin etki altına almadığı hiçbir hormone yoktur. Tabii,  doğrudan ensülin tarafından yönlendirilen hormonları da unutmamak lazım.

DOLAYISIYLA, ENSÜLİN DUYARLILIĞINI KONTROL ALTINDA TUTMAK SON DERECE ÖNEMLİDİR.

Leptin üzerine yazdığım önceki yazımda da bahsettiğim gibi, insanların HERHANGİ BİR HORMONA karşı direnç geliştirmesi için o hormona yüksek seviyelerde maruz kalması gerekir. Hormonal duyarlılık kaybının oluşmasında yaşın da büyük etkisi vardır.

Hücrelerin ensülin direnci geliştirmesinin sebebi, kendilerini yüksek seviyedeki ensülinin toksik etkilerinden korumaya çalışmalarıdır.

ABD Ulusal Diyabet, Sindirim ve Böbrek Hastalıkları Enstitüsünün web sitesinde yayınlanan bir makalede şunları okuduğumda şok olmuştum.

“Ensülin direncinin sebebi tam olarak anlaşılamasa da, bilim adamları ensülin direncinin en büyük sebebinin fazla kilo ve fiziksel hareketsizlik olduğunu düşünüyorlar.”

Fiziksel hareketsizlik kısmına ben de katılıyorum, fakat fazla kilonun ensülin direncinin sebebi değil sonucu olduğunu düşünüyorum.

Kötü kokan oda benzetmesini hatırlayın.

Eğer tüm hücreler aynı anda ensülin direnci geliştiriyor olsaydı çok fazla bir sorunumuz olmazdı, fakat ne yazık ki süreç öyle işlemiyor.

Önce karaciğer, sonra kas dokuları ve daha sonra yağ dokuları ensülin direnci geliştiriyor.

Kas dokuları ensülin direnci geliştirmişken, yağ dokuları henüz böyle bir durum geliştirmediğinden, kas dokularınızdaki ensülin reseptörleri tarafından “reddedilen” şeker,  yağ dokuları tarafından kabul edilir ve VÜCUT YAĞI OLARAK DEPOLANIR.

Dolayısıyla vücudunuz ne kadar yağlıysa, yağlanma meyili giderek artar. Peki, bunun neresi adil?

Karaciğeriniz ensülin direnci geliştirdiğinde, yolun sonunda tip 2 diyabet hastalığı belirir.

Beyniniz ensülin direnci geliştirdiğinde sizi bekleyen ise Alzheimer hastalığıdır.

Böbreklerin geliştirdiği ensülin direnciyse kronik böbrek hastalığına ve daha fazlasına sebep olur.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE, ENSÜLİN DİRENCİ ŞU RAHATSIZLIKLARA YOL AÇAR:

  • Tip 2 Diyabet,
  • Hipertansiyon,
  • Dislipidemi (kanda aşırı oranda yağ bulunması) ,
  • Kalp Hastalığı,
  • Kanser, ve
  • Demans (bunama).

Ensülin direnci sorununu nasıl çözeriz peki?

 

Beslenme biçimizi düzenleyerek: GERÇEK YİYECEKLER TÜKETİN. Başlangıç olarak işlenmiş gıdayı hayatınızdan çıkarın.

Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu yapıtaşları karbonhidratlardan ziyade proteinler ve yağ asitleridir. Lifli sebzeler ve düşük şekerli meyveler kabul edilebilirdir, çünkü sağlığa olumlu katkıları bulunmaktadır.

Şeker ya da şeker içeren her şeyi hayatınızdan çıkarın. Marketten aldığınız işlenmiş gıdaların çoğunda Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu (HFCS) bulunmaktadır. Bu ürünlerin raf ömürlerini uzatabilmek için içlerindeki lifler çıkarılmakta ve liflerin eksikliğiyle oluşan tat noksanlığını giderebilmek için Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu eklenmektedir.

YÜKSEK FRUKTOZLU MISIR ŞURUBUNUN NASIL BİR ZEHİR olduğundan daha önce de bahsetmiştik, bu yüzden tekrar etmeye gerek olduğunu düşünmüyorum.

Fazla tüketildiğinde, şeker bir karaciğer toksinine (zehirine) dönüşmektedir. İşlenmiş gıdaların yüzde 74 ünde, 60 değişik isim altında ŞEKER bulunduğu saptanmıştır. Evet, en başta da HFCS gelmektedir.

Eğer vücudunuzun şekere ihtiyacı olduğunu düşünüyorsanız bile, illa şeker tüketmenize gerek yoktur. Daha önceki yazımda anlatmıştım, bu ihtiyacı Ketonlar sağlıyor zaten. AYRICA BEDENİNİZİN GLİKONEOJENEZ YOLUYLA, YAĞLARDAN VE KASLARDAN ŞEKER ÜRETME KAPASİTESİ VARDIR.

Önereceğim diğer bir şey ise DİRENÇ ANTRENMANLARI olacaktır. Böylece kas hücrelerinizdeki mitokondriyalar artacaktır; bunun esülin direncini önlemede etkili olduğu kanıtlanmıştır.

Farkındaysanız AEROBİK EGZERSİZ yapmanızı önermedim.

Hücresel duyarlılık (yani ensülin direnci olmayışı), hücre zarının akışkanlığını arttırarak da sağlanabilir. Bunun için omega-3 yağ takviyesi önerilmektedir. Aklınızda olsun.

Ensülin direncine karşı koymak için ketojenik diyet uygulamanızı ve aralıklı olarak oruç tutmanızı da tavsiye ederim.

 

İNSÜLİN DİRENCİNİZ OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLARSINIZ?

 

Ne yazık ki net bir semptom bulunmamakla beraber, bel ölçünüzü almak ve vücut kitle endeksinizi hesaplamak da tam bir sonuç sağlayamamaktadır.

En iyi ve kesin yol kan testi yaptırmaktır.

AÇLIK ENSÜLİN SEVİYENİZ bazı doktorlara göre 10 mIU/mL ‘nin altında olmalıdır. Ben, 5 mIU/mL’nin altında olmalı diyorum, bazı uzmanlarsa 3 mIU/mL’nin altında olması gerektiğini söylüyorlar.

Ensülin direncinin ne derece ciddi bir sağlık sorunu olduğunu göz önünde bulundurarak lütfen en kısa zamanda bir kan testi yaptırın.

Haftaya görüşmek üzere.

 

Yorum Yapın