Yaşlanmamak, hatta ölümsüz olmak arayışları tarih boyunca sürmüş ve insanlık kadar yaşlıdır.
Gılgamış destanı, herhalde bu arayışın ilk yazılı örneğidir. Gılgamış Mezopotamyadaki Uruk kentinin kıralıdır. Milattan 3000 yıl evvel tehlikeli serüvenlerinin birinde arkadaşı Enkidu’nun ölümü, onu ölümsüzlüğü aramaya sevkeder.
16.yüz yılda Karayip Adaları ve şimdiki Florida’da “Gençlik Çeşmesi”ni arayan İspanyol kaşif Juan Ponce de Leon’un öyküsünü de hatırlarsınız.
Yetişkin bir erkeğin yaşam süresi, son yüzyılda, 47 yaşından 76’ya erişmiş bulunmakta. Bunun nedeni, yaşam süresini uzatabilmede sağlanmış başarılar değil, büyük kitlelerin zamanından evvel (prematüre) ölmelerinin engellenebiliyor olması .
Hedef, kişinin yaşlanma sürecini tornistan edebilmek-geri çevirmek. Bunun henüz gerçekleştiğini söylemek zor, ancak….
YAŞLANMAYI YAVAŞLATACAK UNSURLAR:
SERBEST RADİKALLER
Bildiğiniz üzere, oksijen demiri paslandırdığı gibi, vücudumuzda da oksidatif hasar serbest radikal oluşumuna neden olur (diğer nedenlere ileride değineceğiz).
Serbest radikaller, dış kılıfında bir elektron eksiği olan atom veya moleküllerdir ve hücrelere ve DNA ya hasar vererek hastalık ve yaşlanmaya neden olurlar.
Bunu engellemek için C Vitamini, E Vitamini, lipoik asit, N-acetylcysteine ve resveratrol gibi antioksidanların alınması önerilir. Antioksidan listesi oldukça uzun; ileride bunu etraflıca ele alacağız.
(daha ayrıntılı bilgi için: www.genetikbilimi.com/gen/serbest_radikaller.htm girmenizi öneririm)
KALORİ KISITLAMASI
Yeterli besin alarak, % 50 kalori sınırlanması araştırmaya tabi biri sürü canlı da (fare, maya, sinek ve bazı solucan türünde) yaşamlarını % 50 arttırdığı gözlemlenmiş. Omurgalılar da da deneyler devam etmekte.
Kalori kısıtlamasını, tüm yönleriyle, ileride inceleyeceğiz. Bu, oldukça ilginç bir konu; şöyleki:
Doğa, “az beslenmiş” türleri (species) daha uzun yaşam için seçer ve “çok beslenmiş” türlerin yaşamını kısaltır. Neden???? Çünki doğanın tek hedefi tüm varlıklar ın genlerini bir sonraki nesle aktarmalarıdır; insan, hayvan, bitki ayrımı yapmaz. Az beslenmiş bir varlığın, bu fonksyonu yerine getirebilemesi şüpheli olduğu için, doğa ona bir şans daha vermek ister. İlginç bir hormon olup pek bilinmeyen LEPTİN in de bu süreçte önemli bir rolü vardır.
KİMYEVİ VE GENETİK MÜDAHELELER
“Büyüme Hormonu” (Human Growth Hormone) enjeksyonları, bu hormonun seviyesini “gençlik” dönemindeki düzeye getirme çabası olup, çok pahalı olması bir yana, başarılı olunduğu da söylenemez. Ayrıca, uzun vadede ne gibi sağlık sorunlarına yol açabileceği de ciddi bir şekilde düşünülmesi gerekir.
Genetik mühendisliği de bu konuya eğilmiş, fakat maya ve fareler üzerinde yapılan bazı deneyler dışında, insanlarda uygulanabilecek bir düzeye gelinememiştir.
KLONLAMA VE VÜCUT PARÇASI DEĞİŞİMİ
Günümüz klonlama ve kök hücre araştırmaları bu konularda gerçek bir potansyel olduğunu, bir köpeğe “imal edilmiş” bir mesane transplantasyonu ile kanıtlamıştır. Ancak, insanlar üzerindeki tatbiki için daha erken olmasının yanısıra, etik , dini ve siyasi sakıncalar nedeniyle olabilecek engellemeleri de göz önünde bulundurmamız lazım.
TELOMERLER
Kromosomlarımızın ucunda telomer denilen bir DNA dizisi var. Telomerler, pabuç bağının ucundaki plastik parçacığa benzer ve aynı şekilde kromosomun dağılmamasını sağlar.
Bunların uzunlukları “bases” olarak ölçülür ve:
- anne rahmine düştüğümüzde 15.000 bases
- doğduğumuzda 10.000 bases, ve
- öldüğümüzde 5.000 bases dir.
Hücrelerimiz bölündükçe kısalan telomerler, ortalama insan yaşamının 125 yıl civarında olduğunu gösteriyor.
Telomer kısalmasına , maalesef, engel olamıyoruz, ama, 125 yıl da yaşamıyor büyük çoğunluğumuz. Fakat, bu 125 yıllık yaşam potansyelini kullanamayızmı?
Tabii kullanabiliriz; ilk olarak telomerlerimizin kısalmasını hızlandırdığı saptanmış olan serbest radikal hasarını minimize ederek (ileride ayrıntılarına gireceğiz) ve genelde, YAŞAM TARZIMIZI OPTİMİZE EDEREK.
Bu blogun ana misyonunu da zaten YAŞAM TARZI OPTİMİZASYOU olarak özetleyebiliriz.
İNANILMAZ BİR GELİŞME
Hepimizin isteği, sadece lafını edip gerçekleştirmek için uygulamaya geçmesek dahi, sağlıklı bir yaşam sürdürmektir.
Uzun yaşamak başka bir konu, onunda azamisi, yukarda değindiğimiz üzere, 125 yıl. Genlerimizi bizden sonraki nesile geçirdikten sonra, doğa açısından hiç bir önemimiz kalmıyor.
Eeee, doğayı nasıl “aldatalım” da bizi “garanti süresi dolmuştur” katagorisinden çıkarsın? Hatta , daha da ileri gideyim, zamanı geri çevirip GENÇLEŞME olgusunu sağlayabilirmiyiz??
Buna inanmayacaksınız ama cevabım EVET! 23 Mayıs 2007 tarihinde, Araştırmacı Simon Melov ve meslekdaşları, başarılı bir şekilde , yaşlanmayı ters çeviren bir “tedavi” yöntemi bulduklarını ilan ettiler.
İlgilenenler,
www.plosone.org/article/fetchArticle.action?articleURI=info:doi/10.1371/journal.pone.0000465
web sitesinden orijinal makaleyi okuyabilirler.
Bu “gençleşme”, solucan, balık, veya farelerde değil insanlar da oldu. Genetik düzeyde , 179 gen daha genç yaşta gözlemlenen düzeye geri gitmişler.
Peki, bu mucizevi “tedavi” nedir? İnanmayacaksınız ama, AĞIRLIK ÇALIŞMASI. Yirmi altı hafata, haftada 2 kez değişik ağırlık egzersizleri uygulanmış. Araştırma süresinde, katılımcılar güçlerini % 50 arttırmışlar.
Çalışma yöntemi ve kullanılan aletler optimal olmamakla beraber, bu inanılmaz sonuçlar elde edilmiş.
İnanmayacaksaınız ama “Gençlik İksiri” sunulmuş fakat ilgi neredeyse yok; bu arada resveratrol satışları ise patlamış. İnsanoğlu bir hapla işi halledebileceğini sanınca bunu tercih ediyor.
Benim ileride sizlere önereceğim ağırlık çalışması yöntemin tanımı Yüksek Yoğunluk Çalışması (High Intensity Training). Bu , bazılarınıza cazip gelebilecek, haftada bir gün ve sadece 15 dakikanızı alan Super Slow olabileceği gibi, spor salonu müdavinlerinin alışık olduğu hafta da 3-4 gün, 20-30 dakikalı ağırlık çalışmaları da olabilir.
Yaşam Tarzı dediğimizde, çok önemli bir parça tabiiki beslenme. Ancak, beslenme konusu “iştahlı” kişilere pek cazip gelmeyen bir şey olduğundan, işin kolayına gidip, sizleri blog dan soğutmamak için , hareket/spor dan başlayacağım.