Bazı memeli hayvanlar yılın muayyen zamanlarında çiftleşir ve ürerler. Bu “primatlar” (maymun ve insanı da kapsayan bir memeli hayvan grubu) için geçerli değildir.
Birçok hayvan, yiyeceğin bol, havanın güneşli ve doğurganlığın arttığı zamanlarda çiftleşmektedir. Peki insanlar? Kış uykusuna yatmadığımız gibi, bu çağda masaya yiyecek koymak için belirli bir mevsimi beklememizde gerekmemektedir.
İnsanların bir “çiftleşme mevsimini” yoktur, çünkü yılın tümünde çiftleşebilmektedirler. İnsanlar yakınlık hissetmek ve cinsel dürtüleri tatmin etmek için birlikte olurlar; doğacak çocukları sıcak tutmak ve iyi beslemek için zamanı kollamaları gerekmemektedir.
İnsanoğlunun biyolojik kalsifikasyonu devamlı üreyen olarak belirtilmektedir. Ayılar ve sincaplar gibi “mevsimsel üreyenler” gerek cinsel dürtüleri gerek doğurganlıkları açısından yılın hangi ayında olduklarına tabidirler. Bu türlerin dişileri, davranış biçimleri ve fizyolojik olarak mevsimsel değişikliğe uğramaktadırlar. Hamile kalmadıklarında rahimdeki bazı dokular vücut tarafından emilerek yok edilmektedir.
Doğuma müsait yaşta olan kadınlar yumurta üreterek ve regl olduklarında bunları vücuttan atarak yaşamlarını sürdürürler. Bu fizyolojik süreçte cinsel ilişki için herhangi bir dürtü almazlar. Ancak, farkında olmasalar bile, insanlarda diğer “primatlarda” rastlanan bazı davranış değişiklikleri geçirebilirler.
Örneğin, barda içkisini yudumlayan bir adam kolundaki pahalı saati gösterme çabası ile, yanında oturan kadına varlıklı olduğunu ve iyi bir eş ve aile geçindireni olabileceği mesajını vermektedir. Diğer “primatlar” Rolex sahibi olmasalar da aynı mesajı değişik yollar ile verebilmektedirler.
Dr. Jacqueline Prime’a göre, diğer “primatlar” ile benzeyen “ilişki kurma” yöntemlerimiz geçmişteki sosyal davranış tarihçemizden kaynaklanmaktadır. “Sosyal yaratıklar olduğumuzdan, grup mensuplarının desteği yaşamamız ve üretmemiz için çok önemlidir.” Yani hemcinslerimizle iyi geçinmemiz çok önemli olmaktadır. Bizim dokunma ve iletişim olanaklarımız grup içinde beraberliği, dayanışmayı sağlamaktadır. Diğer “primatlar” dan farklı olabiliriz ama onların da kendilerine özgü sosyalleşme yöntemleri olduğunu unutmamalıyız.
İnsanoğlunun çiftleşme mevsimi olmadığı kanıtları ağır basmakta ise de bundan pek emin olamayız. Örneğin, Kenya’daki göçebe Turkana kabilesindeki çocuk doğumlarının yarısından çoğu mart ve haziran ayları arasında olmaktadır. Konuyu inceleyenler bunun mevsimsel şartların yıpratıcılığı ve gıda bolluğunun olduğu mevsimlerde çiftleşmenin arttığına bağlamaktadırlar.
İnsanların “gizli” çiftleşme sezonunu etkileyen ne olabilir? Journal of Reproductive Rhythms dergisinde yayımlanan bir araştırmanın sonuçları ilginizi çekecektir. Güneş 12 saat aydınlattığı zamanlar ve ısınında 10-12 derece civarında olduğunda kadınların ovulasyonu artmakta olduğu, erkeklerin de daha fazla sperm ürettikleri belirtilmekte.
Journal of Human Reproduction dergisinde yayımlanan ilginç bir araştırma daha paylaşalım. Çek Cumhuriyeti’nde, evli, tahsilli ve 25-34 yaştaki kadınların çoğunluğu bahar aylarında doğum yapmaktalarmış. Araştırmada yer alan, 19 yaşın altında ve 35 yaşın üstünde, evli olmayan ve tahsil düzeyleri düşük olan Çek kadınlarında doğum yapmanın belirgin bir zamanı saptanamamış.
Evrim konusu her zaman tartışmalara neden olmuştur. Örneğin, bazı bilim insanları yakın bir gelecekte ayaktaki küçük parmağın yakında yok olacağını iddia etmektedirler.
Bu konuda kendimden bir örnek vereyim; hiçbir zaman 20 yaş dişlerim (azı dişlerim) çıkmamıştır ve tabii ki çekilmemiştir.
İnsanoğlu tabii ki evrimden geçmiş ve yıl içinde her zaman doğum yapmıştır. Ancak, ilginçtir ki, insanların belirgin bir sayısı yaz aylarında doğmaktadır???
Zamanlamalarımız, yaşam tarzımız diğer “primatlar” kadar belirgin olmayabilir ancak incelemeye tabi tutulduğunda sürprizlerle karşılaşılabiliyoruz.
Bu sefer de bu kadar; kalın sağlıcakla.