Yönetimsel bir not
Konumuza girmeden evvel, Blog’umuzda yeni bir format uygulamaya başladığımızı gördüğünüzü ve beğendiğinizi umarım.
Şimdilik sadece Türkçe uyarlamasında var, ancak İngilizce uyarlamasında da kısa bir süre sonra görülebilecek.
Her zaman ki gibi, yorumlarınızı bekleriz.
Kadın konusunda tarihsel bir bakış açısı
Yukarıda gördüğünüz resim, Cengiz Han’ın karısının sembolik bir görünümü.
Bir gün Cengiz Han, tüm hanlarını (generallerini) toplantıya çağırır ve yanında karısı ile beraber katılır. Karısını, “bu da benim han’ım” diyerek tanıtır. Bildiğiniz üzere, Türkçede “hanım” sözcüğünün kaynağının bu olduğu söylenir.
Bu konuyu açmamın nedeni, Orta Asya da Türklerin “anaerkil” bir yapıları olduğunun altını çizmek. Miras’ın anadan geçtiği gibi, kadınların her konuda bilgi ve görüşlerine itibar edildiği bir geçmişimiz var.
Bir teoriye göre, Orta Asya’daki deniz kuruduğunda, kıtalar henüz ayrılmadığı için, Amerika ya göç eden “Amerikan Kızıldereleri” ile aynı kökten geliyoruz.
Kızılderililerin bazı gelenekleri, görenekleri Orta Asya’dakilere çok benzediği gibi, fiziksel olarak ta Orta Asyalı Türklere benzer tarafları dikkat çekicidir.
Dikkat çekmek istediğim konu, Amerikan Kızılderililerin de anaerkil bir sosyal yapıya sahip olmaları. Bu bir tesadüf olabilir mi?
“Kadınlar Meclisi” onaylamadan, bir kabile diğeri ile savaşa girişemezdi.
Kabileler arası savaşlardan sıkılan kadınlar, “cengaverlere” bu sorunu halledin talimatı verirler, ve sonuç olarak 3 büyük kabileden oluşan “Büyük Sioux Ulusu” oluşturulur.
Amerikan anayasasını yazan “Kurucu Babalar” bu konuda ayrıntılı bilgi sahibi olmalarına rağmen, ABD’de kadınların oy vermesi ancak 1920 yılında gerçekleşmiştir.
İsviçre dehada ilginç; kadınların oy verebilmesi 1990 lı yıllarda gerçekleşti.
Tüm dünya Atatürk ün inanılmaz ileriyi görüşünün hayranıdır; Türk kadını 1935 de oy kullanma hakkını kazanmıştır. Orta Asya köklerimizin bir etkisi olmuş mudur acaba?
Bugün dünyamıza göz attığımızda, kadınların toplumda etkin rol oynadığı ülkelerde, eğitim, yönetişim, uyum, olumlu bakış, ve hoşgörü doruklarda bulunmakta.
Kısa bir tarihsel not
Avcı-toplayıcı atalarımız zamanında, kadın ve erkek aynı konumda bulunmaktaydı.
Durum, erkekler lehine ne zaman değişti dersiniz? Tarımın icadıyla.
Mitokondri DNA mızı niye sadece annemizden miras alırız?
İlk olarak, 11 Şubat 2016 tarihinde yayımlanan “ Daha Enerjik, Sağlıklı ve Uzun Bir hayat İçin Mitokondrial İşlevlerinizi İyileştirin” yazımı tekrar okumanızı önereceğim.
Mitokondri, kırmızı kan hücreleri dışında, tüm hücrelerimizde bulunan benzersiz organeller olarak tanımlanır. Neredeyse tüm metabolik süreçlerde işlevleri vardır.
Vücudumuzun hücresel enerjisinin % 90 ını Mitokondrilerimiz üretir. Bu hücresel enerji ATP (adenosine triphosphate) olarak tanımlanır.
Aşağıda resmini gördüğünüz bu küçük organel, vücudumuzun enerji santralı konumunda olup, yaşam, ve uzun yaşam açısından kritik bir rol oynar.
Toplam DNA mız içinde oranı küçüktür; 20.000-25.000 protein kodlayan DNA içinde, Mitokondrial DNA sadece 37 dir. Ancak, çekirdek (nucleus) DNA sına kıyasla önemli bir farkı vardır. Çekirdek DNA lar, anne ve babadan miras olarak gelmekteyken, mitokondrial DNA sadece anneden gelir.
Bu emsalsiz oluşum, bir “mitokondrial Havva” fikrini doğurmuş bulunmaktadır. Yani, tüm insanların mitokondrial DNA larını bir tek kadından miras aldıkları.
Bilimsel ayrıntılarla sizi sıkmayacağım, ancak neden sürekli olarak kadının erkekten daha üstün bir yaratık olduğunu savunduğumu belki şimdi anlayabilirsiniz. Böyle olmasaydı, vücudumuzun bu kadar önemli bir parçasında neden sadece anneden alınabilen DNA bulunuyor.
Peki, erkek hakkında hiç bir şey söylemeyecek miyiz?
Evet ama, bu maalesef Homo sapiens erkeği değil, iki balık türünün erkeği.
- Deniz atı
Bu güzel yaratığın erkeğinin dişi yumurtalarını kendi mide boşluğunda sakladığını, bu sürede döllediğini, ve zamanı geldiğinde 2.000 yavru çıkardığını biliyor muydunuz?
Bebekler yumurtadan çıkınca kendi yaşamlarını sürdürüyor.
- Savaşan Siyam balığı (beta)
Bu inanılmaz güzel renkli balıkların erkekleri aynı akvaryumda beraberce bulunamıyor. Böyle bir durumda, ölümüne kavga başlıyor. Bu nedenle, uzun akvaryumlarda, cam bölmelerle ayrı tutulurlar.
Beta’nın ilginç yanı çocuk yapımı.
Zamanı geldiğinde, erkek beta dişiyi kavrayarak (etrafına dolanarak), yumurtaların dışarı çıkmasını sağlar, ve çıkarken onları döller.
Daha evvel, su sathında, ağzıyla baloncuklar yapar.
Döllenmiş yumurtaları ağzıyla su sathına çıkarır ve üfleyerek onları baloncuklara yerleştirir. Bu şekilde su dibine çökerek çürümelerini önler.
Bundan sonraki görevi, yavrular yumurtadan çıkana kadar onları korumak. Neden koruyor? Yumurtaları yemek isteyen annede.
İlginizi çektiğini umarım.
Bir dahaki sefer kadar; hoşça kalın.
Aydın Bey ,merhabalar ,iyi geceler dileğimle … Blog unuzun Yenı formatını beğendim ,sade bir tasarım olması hoşuma gitti ..
Mitokondrial Havva fikirli ,daha önce hiç bilmediğim bir konuda verdiğiniz bilgiler cok ilginç ,annem den kıymetli pek çok miras aldığımı biliyordum ama mitokondrial ,hayat enerjinın kadın dan geldiğini öğrenmek pek iyi oldu ..Kadınlar okumalı ,gelişmeli ,farkında olmalı ,sahıp olduklarını geliştirmeli ,korumalı ve aktarmalılar…. Erkeklere bir diyecegım yok ,sağolsun ,varolsunlar ..
Elinize ,kaleminize ,gönlünüze sağlık ,emekleriniz için cok teşekkürler …
Şebnemciğim,
Yazıyı ve yeni formatı beğendiğine çok sevindim.
Gözlerinden öperim, güzel kardeşim.
Aydın
Kadınları bilemem de yukarıda bahsettiğiniz iki balık erkeklerin hazin durumlarını çok güzel özetlemiş. Yazık biz erkeklere ???? çok çekiyoruz bu kadınların elinden ????????