Geçen haftaki yazımı kalp hastalıklarının sorumlusunun KOLESTEROL OLMADIĞINI, asıl zanlının küçük ve yoğun LDL partikülleri olduğunu açıklayarak bitirmiştim. Dolayısıyla, kolesterolün konuyla ilgisi olmadığı gibi “iyi” ya da “kötü” olarak tanımlanabilecek bir kolesterol türü de bulunmadığını, asıl endişelenmemiz gereken “iyi” ya da “kötü” lipoproteinler olduğunu belirtmiştik.
Kaldığımız yerden devam etmeden önce, 15 Nisan 2016 tarihinde yayınladığım “Sağlık ve Ensülin Üzerine Bazı Önemli Notlar” başlıklı yazımdaki bir hatayı düzeltmek istiyorum.
Toplam kolesterol hesaplama formülü şu şekilde:
Toplam Kolesterol = LDL + HDL + Trigleseritler / 5
LDL ve HDL sayılarının, LDL ve HDL partiküllerinin sayısı olduğunu yazmıştım. İşin aslı öyle değilmiş. Bu sayı LDL ve HDL partiküllerinin içerdiği kolesterol taneciklerinin sayısını yansıtıyormuş.
Yine de LDL-C ve HDL-C oranlarını ölçüp bu sayılara bakarak hayat değiştirecek kararlar almak, otoyolda giden arabaların içindeki insanları sayarak trafiğin yoğunluğunu belirlemeye benziyor.
100 sayısı içinde sadece tek sürücüsü olan 100 arabayı ifade ediyor olabileceği gibi, her biri 25 yolcu taşıyan 4 otobüsü de ifade ediyor olabilir. Kısacası, LDL ve HDL partiküllerinin net bir ölçümüne sahip olmadığınız sürece trafiğin ne kadar kötü ( ya da iyi) olduğunu bilemeyiz.
Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, asıl sorumlu küçük ve yoğun LDL partikülleridir VE BUNU ÖLÇMENİN BİR YOLU VAR. LDL partiküllerinin analizini çıkartan bu yönteme ‘NMR LipoProfile’ testi deniyor. Elbette küçük ve yoğun partikül oranınızın yüksek çıkmasını istemezsiniz.
Peki bu ufaklıklar neye sebep oluyor? Büyük LDL partikülleri zararlı değillerdir. Sadece küçük ve yoğunluklu partiküller, atardamar yoluna yerleşip burada sıkışarak oksidize olma potansiyeline sahip olduklarından, problem teşkil edebilirler. Yangısal süreç (enflamasyon) gelişmesi durumunda vücut atardamarlardaki lezyonları geçici olarak kapatmak için kolesterolü “yara bandı” olarak kullanır. Yangı giderilince “yara bandı”na ihtiyaç kalmaz, tedavi gerçekleşmiştir. Ne yazık ki çoğunlukla yangı devamlılık gösterir ve kolesterol plakası nihayetinde makrofajlarla etkileşime girerek okside olur, böylece atardamarda daha fazla yer kaplayarak kan akışını yavaşlatır ve plakanın olduğu yerde tıkanıklık gerçekleşebilir. Sonuç; Yüksek tansiyon, kalp krizi riski, inme riski vs. diye uzayan bir liste…
Yukarıda açıklandığı üzere, aslında kolesterol yangı dolayısıyla oluşan hasarı tamir etmek için dokulara gönderilir. YANİ KOLESTEROL KÖTÜ ADAM DEĞİLDİR.
Hatta küçük ve yoğun LDL partiküllerinden ziyade kalp rahatsızlıklarının asıl sebebinin kronik yangısal süreç olduğunu düşünüyorum.
Unutulmaması greken şey, yangısal sürecin vücudumuzun savunma mekanizmasında oynadığı çok önemli rol. Bu savunmadan yoksun kalarak hayatımızı idame ettiremeyiz. Bu olgu kronikleşirse ( işi bitince yok olmamak), o zaman başımız derate demektir.
Kanımca, kronik yangısal süreç küçük ve yoğun LDL taneciklerinden kalp sağlığı için daha büyük bir tehlike oluşturur.
Kronik yangının oluşmasında ise basit karbonhidratlar, glukoz ya da fruktoz gibi şekerler tüketmek büyük rol oynuyor.
Kötü beslenme alışkanlıkları sadece kronik yangıya değil, ayrıca ensülin ve leptin direncine de neden olur. Ensülin ve leptin direnci ise küçük ve yoğun LDL partiküllerinin çoğalmasına sebep olur.
Bu yazının konusu için aydınlatıcı nitelikte olduğundan, leptin ve ensülin üzerine yazdığım önceki yazılarımı da tekrar okuyabilirsiniz.
SAĞLIKLI HDL, LDL, TOPLAM KOLESTEROL VE TROGLESERİD SEVİYELERİ İÇİN ANA ESASLAR
- İdeal olan 150 mg/dL’nin üstünde bir toplam kolesterol seviyesine sahip olmaktır. Uzun vadede düşük kolesterol depresyona sebep olabilir, kalp krizi riskini arttırabilir ve hormon dengesizliğine dayalı sayısız probleme yol açabilir.
- İdeal olarak HDL / toplam kolesterol oranınız %25’in üstünde olmalı.
- İdeal olarak trigleserid / HDL oranınız %2’nin altında olmalı.
- Eğer yukarıda verilen oranlar “güvenli” aralıktaysa ve genellikle ZARAR GÖRMEMİŞ KOLESTEROL tüketiyorsanız, 200 mg/dL’nin üstünde bir toplam kolesterol seviyesine sahip olmak endişelenecek bir durum değildir.
- Kolesterol yüksek ısı ve işlem gördüğü zaman ZARAR GÖRÜR. Mesela barbeküde olduğu gibi…
- Eğer kolesterollü yiyecekleri, fruktoz içeren yiyeceklerle birlikte tüketirseniz kolesterol yine zarar görür. Örneğin, meyveli ya da ballı yoğurt, tereyağ ve reçel, vs.
- Eğer düzenli olarak zarar görmüş kolesterol ve serbest radikal zengini besinler tüketirseniz, kan dolaşımınızda belirgin oranda zarar görmüş kolesterol dolaşır ve bu LDL seviyelerinde yükselişe sebep olur.
PEKİ BU KONUDA NE YAPMAK LAZIM?
* Düzgün beslenin; işlenmiş gıdadan, şekerden, tahıllardan, vs. uzak durun. Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim.
* Açlık ensülin ve leptin seviyenizi optimal seviyelere çekmeyi hedefleyin. Aralıklı olarak oruç tutmak harika sonuçlar verir.
* Kronik yangısal süreçe yediklerinizin sebep olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
* Düzenli olarak iyi yağlar tüketin; avakado, zeytin, hindistan cevizi, organik yumurta ve soğuk su balığı gibi.
* Yeterince dinlenerek, fiziksel aktivite yaparak, temiz hava ve güneş alarak, iç huzurunuzu sağlayarak hayatınızı dengeye sokun.
KOLESTEROL DÜŞÜRÜCÜ İLAÇLAR ÜSTÜNE KISA BİR NOT
Kalp hastalıklarına yol açanın kolesterol olmadığını açıklığa kavuşturabilmişizdir umarım. Madem böyle, neden bu ilaçları kullanalım ki?
Kolesterol düşürücü (statin) ilaçların kanıtlanmış yan etkilenin bazılarını şu şekilde özetleyebiliriz:
- Bilişsel yeti kaybı
- Kanda aşırı asit oranı, asidoz
- Cinsel işlev bozukluğu
- Bağışıklık sistemi zayıflaması
- Sinir hastalığı
- Sık sık ateşlenme
- Kanser riskinde artış
- Kas sistemi problemleri
- Anemi / kansızlık
- Katarakt
- Pankreasta işlev bozukluğu
- Karaciğerde işlev bozukluğu
Kolesterol ilacı kullanan üç arkadaşıma doktorlarının aynı zamanda Koenzim Q10 ve D Vitamini takviyesi önerip önermediğini sordum. Doktorlar böyle bir şey önermemişti. Böyle yaparak “anlamsız bir rakamı” tedavi ederek kalp hastalıklarını önlemek uğruna, vücudun Koenzim Q10 üretimini bloke ediyoruz. Oysa Koenzim Q10 diğer önemli faydalarının yanı sıra kalp yetmezliğini önlemektedir. Ayrıca, D Vitaminin sağlık için önemine değinmiştik, bunu takviye etmeleri nasıl önerilmez? Sizce bu durum mantıklı mı?
Son bir not: Total kolesterolünüz 330 un üzerinde ise, muhtemelen sizde kalıtımsan yüksek kolesterol olarak bilinen “familial hypercholesterolemia” vardır. Nüfusun çok küçük bir bölümünde görülen bir “hastalık” olsada, bu durumda kolesterol düşürücü ilaç almak zorunda kalabilirsiniz. Durum bu ise, CoQ10 ve D vitamini takviyesini hararetle tavsiye ederim. Maalesef, kolesterolün diğer ÇOK önemli işlevleri için takviye önerim yok.
Sanırım şimdilik bu kadar yeter.
Son olarak Türkiye’de gözler önüne serilmiş bir kolesterol hikayesi paylaşmak istiyorum. Tüm hikayeyi okuyabilmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:
Haftaya görüşürüz!