Belli bir “yaşam tarzı”ndan bahsedip duruyorum; peki bu hayat tarzı tam olarak neyi içeriyor?
*Sağlıklı beslenme
*Egzersiz ve hareketlilik
*Sakin, stressiz, rahat bir zihin ve tabii HUZUR
Şimdiye kadar ilk iki konuya değindik, peki ya üçüncüsü?
Öncelikle başımdan geçmiş bir hikayeyi anlatmak istiyorum; geçmişte ne kadar aptalca haltlar yediğime dair bir örnek daha.
Michigan – East Lansing’de yaşadığımız sıralar, bir akşam bebek bakıcımızı eve bırakıyorduk. Çiğdem o zamanlar daha iki yaşındaydı ve annesiyle birlikte arka koltukta oturuyorlardı. Bebek bakıcımız da yanımdaki koltukta oturuyordu. Pek fazla trafik yoktu, ben de önümde giden kamyon sağ şeride geçip bana yol versin diye selektör yaptım. Fakat kamyon yol vereceğine frene basıverdi. Herhalde hemen bana yol vereceğini düşünmüş olmalıyım ki, kamyonla aramızdaki takip mesafesi de epey kısaydı. O zamanlar sürüş emniyeti şimdiki gibi önemsenmiyordu, hatta arabada emniyet kemeri bile yoktu. Ben öndeki “beyefendi”ye çarpmayayım diye frene basınca bizim bakıcının başı ön cama çarptı, Çiğdem’le annesi ise neredeyse ön tarafa fırlıyorlardı.
Tabii “birazcık” sinirlendiğim için, kamyonun sağına geçip hislerimi paylaşmak istedim. Fakat benim BMW’e kıyasla epey yüksek olduğundan beyefendiyi göremedim bile, onun da benim parmağımı gördüğünü hiç sanmıyorum.
Hırsımı alamayınca kamyonun sağına doğru sürdüm ve çarpmanın şiddetiyle kamyon orta çimenlik refüje çıktı. Biraz ileride durdum, fakat kamyon hareket etmiyordu. Sürücünün yaralanmış olmasına imkan yoktu, o yüzden ben de biraz önce kamyonuna çarpan bu deli adamla uğraşmak istemediğine kanaat getirdim.
O zamanlar “öfke kontrolü” üstüne kişisel gelişim kursları falan yoktu. Ben de Transandantal Meditasyon’u (TM) denemeye karar verdim. TM’un faydalarını şu şekilde özetlemek mümkün:
*Gün boyu içsel sükunet,
*Kortizol hormonunun (stres hormonu) azalması,
*Tansiyonun düzenlenmesi,
*Uykusuzluğun düzenlenmesi,
*Kalp krizi ve felç riskinin azalması,
*Beyin fonksiyonlarının ve hafızanın gelişmesi.
Kulağa gayet iyi geliyor değil mi? Ben de öyle düşündüğüm ve TM “kursuna” katıldım, kimseyle paylaşmamanız tembihlenen kişiye özel bir mantraya da sahip oldum ve 5 yıl boyunca düzenli olarak meditasyon yaptım. Çevremdeki insanlar ne kadar sakinleştiğimden ve yumuşadığımdan bahsedip duruyordu.
Şimdi tam olarak hatırlayamadığım nedenlerle, bundan 40 yıl önce TM yapmayı bıraktım.
Üç yıl önce hipertansiyon garipliği olduğunu düşündüğüm bir durumla karşılaştım ve 24 saat boyunca “halter” tabir edilen tansiyon aletiyle dolaşmak zorunda kaldım. Tansiyonum 11 (büyük tansiyon), 6 (küçük tansiyon) civarlarında bir ortalama gösteriyordu. GAYET İYİ. Yine de bu huzursuzluk sürecinde tekrar TM yapmaya başladım. GAYET İYİ ETMİŞİM.
Ayrıntılara devam etmeden önce, TM’nun kurucusu olan Maharishi Mahesh Yogi’nin bir düşüncesini sizinle paylaşmak istiyorum. Maharishi bir şehrin %1’inin kare kökünün aynı anda meditasyon yapmaları durumunda, İstanbul için bu rakam 377 kişi oluyor, şehirdeki suç oranının belirgin bir şekilde azalacağına inanıyordu. BİR DÜŞÜNSENİZE!
Yapılan son araştırmalara göre, meditasyonun beyin fonksiyonları üzerindeki etkisi meditasyon uygulamasının üstünden uzun zaman geçmesine rağmen devam etmekteymiş. Önemli bulgulardan biri de beyinde duygusal uyaranları yöneten bir bölge olan ‘amigdala’nın, diğer adıyla ilkel beynin, meditasyon uygulaması sırasında ve sonrasında devre dışı kalmasıdır. 45 yıl önce Michigan’dayken meditasyonun peşine düşmemdeki sebep belki de bu özel etkisiydi.
Meditasyon tekniğimi 2014 Ekim’inde, beyin sinyallerine duyarlı bir bant olan Muse adındaki aleti kullanmaya başladığımdan beri modifiye ettim.
Hala TM mantramı kullanıyorum, fakat artık meditasyon süremde başıma taktığım bu bant sayesinde performansıma dair geri bildirim alıyorum. Meditasyon süresince beynimin yüzde kaç SAKİN, NÖTR ve AKTİF olduğuna dair bilgi ediniyorum. Bana öyle geliyor ki, SÜKUNET yüzdem bu bant sayesinde önemli gelişme gösterdi.
Daha fazla bilgi için Muse Calm sitesine göz atabilirsiniz: www.choosemuse.com
“Sükunet” performansınıza dair geri bildirim almanın yanı sıra, meditasyon seansınızın süresini isteğinize göre ayarlayabilir, tekniğinizi geliştirmek için hedefler belirleyebilir , arka fon için ses, görüntü, vs. ayarlayabilirsiniz.
Önceki yazılarımı okumuş olanlar bilir, genellikle “bir taşta birkaç kuş vurmaya” çalışırım. Örneğin, dişlerimi fırçalarken aynı zamanda çarpraz karın kaslarımı çalıştırmak için göbek deliğimi omurgama doğru çekerim. Duştan çıkınca, denge egzersizi olsun diye bir süre sol ayağımın üstünde dururum (solaklar sağ ayaklarının üstünde durmalılar). Meditasyon yaparken de, serbest radikallerle savaşan antioksidakları vücudunuza çekmenin harika bir yolu olan “topraklanma matı”nı kullanırım. Tabii, koşullar olanak verdiğinde bunu çimen’e yalın ayak basarak gerçekleştiririm.
Fotoğraftaki bir topraklanma matı; çimende, suda, su kenarında veya kumsalda çıplak ayakla yürüyormuş etkisi yaratıyor. Çıplak ayakla toprağa bastığınızda, dünyamızdaki serbest elektronlar ayak tabanınızdan vücudunuza geçer. İnsanlar için bilinen en etkili antioksidanlar bu serbest elektronlardır.
Aslına bakarsanız, plastik ve kauçuk tabanlı ayakkabılar oldukça yaygın olduklarından, genellikle topraklanma fırsatımız olmuyor. Bu durum da büyük ihtimalle, kronik yangısal sürece kontrolsüzce üreme fırsatı vermiş ve modern hastalıkların türemesine katkıda bulunmuştur.
Yaşlanmanın nedenlerine ilişkin en çok kabul gören kuram serbest radikal teorisidir. Bu konuya daha önce de “Gençlik İksiri Var Mı?” başlıklı ikinci yazımda değinmiştim. Bu teoriye göre yaşlanma, vücutta serbest radikallerin sebep olduğu hasarların birikmesi dolayısıyla ortaya çıkmaktadır.
Meditasyon konusundan biraz saptık, fakat doğal yoldan, ya da bahsettiğim mat yardımıyla topraklanma yapmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Meditasyon konusuna geri dönersek, bugünkü yazımda her ne kadar TM ve Muse Calm’dan bahsettiysem de, bu tekniklerin hiç birini uygulamak zorunda değilsiniz. Meditasyondan yararlanmanızı sağlayacak bir çok yöntem var. Tek yapmanız gereken meditasyon yapmayı aklınıza koymak.
Rahat bir pozisyonda oturup, gözlerinizi kapayın ve başınızdan ayak parmağınıza kadar tüm bedeninizi teker, teker rahatlatın. Sırasıyla başınızı, boynunuzu, omuzlarınızı, göğsünüzü, kollarınızı, midenizi, kalçanızı, baldırlarınızı, ve ayaklarınızı düşünün ve her bölgeye bir gülücük yerleştirdiğinizi hayal edin.
Rahatlamaya başladığınız zaman, nefesinize odaklanın. Mavi bir ışığın burnunuzdan girip karnınıza dolduğunu, sonra tekrar burnunuzdan geri çıktığını hayal edin. Siz rahatladıkça, yavaş, yavaş nefesiniz de sığılaşacak ve sadece göğsünüze dolmaya başlayacaktır. Bu şekilde devam edin.
Meditasyon yaparken aklınızdan bir sürü şey geçecektir. Hiç takılmayın, kendinize sinirlenmeyin. Yavaşça tekrar nefesinize odaklanın. Bu şekilde günde iki kere 15-20 dakika boyunca pratik yapabilirsiniz. Günde 5-10 dakika ile başlayıp, sonra yavaş, yavaş meditasyon sürenizi günde 2 kere 20 dakikaya uzatabilirsiniz.
Google yardımıyla meditasyon tekniklerini araştırabilir, size daha uygun bir yöntem de bulabilirsiniz.
Hepimizin gayret göstermesi gereken diğer bir konu da HUZURLU OLMAK. Eğer düzgün beslenmeye, egzersiz ve yürüyüş yapmaya, uzun saatler oturur vaziyette kalmamaya dikkat ediyor fakat huzurun hayatınız için önemini görmezden geliyorsanız, o zaman KENDİNİZİ KANDIRIYOR VE POTANSİYELİNİZİ GERÇEKLEŞTİREMİYORSUNUZ demektir.