MEDİTASYONÖNERİLER

Motivasyon

Yazar: 14 Ağustos 2015 Yorum yok

Yakın bir arkadaşım geçenlerde “motivasyon” hakkında bir yazı yazmamı önerdi, Blog’da bahsettiklerimi gözden geçirince bu konu eksik kalıyordu çünkü.

Şöyle bir düşününce arkadaşıma gerçekten de hak verdim. Karım bile bu durum için harika bir örnek teşkil ediyor. Nefes egzersizleriyle kolaylıkla çözülebilecek iki tipik semptoma sahip çünkü;

*sık sık iç geçirme, ve

*geceleri hafif horlama.

Yine de “Sağlıklı Nefes” yazımda bahsettiğim kısa ve basit egzersizleri uygulamaya ne en ufak bir ilgisi var, ne de motivasyonu…

Motivasyon hakkında yapılmış çalışmaları taradım fakat bulabildiklerim hep işyeri çalışanlarının nasıl motive edileceği üzerine yazılmış yazılardı.

Ben de insanların neden motivasyondan yoksun olabileceklerini anlamaya çalışıp, olası bir çözüm önermeye karar verdim: Son iki yazımda bahsettiğim TAPPING yöntemini bu sorun için de pekala kullanabiliriz.

*Aşırı kilosu olan bir birey neden bu son derece ciddi sorun hakkında hiç bir şey yapmaz?

*Bir insan neden günde 1-2 paket sigara içmeye devam eder, üstelik bu alışkanlığının nihayetinde hayatına mal olabileceğini bildiği halde?

*Sağlığa çok zararlı olduğu kanıtlandığı halde, insan neden bazı yiyecek ve içecekleri tüketmeye devam eder?

Peki neden sağlığını tehdit eden eylemleri hakkında uyarıldıklarında, açıklamalar ve öneriler yapıldığında bile bu alışkanlıklarından vazgeçmezler?

Örnekleri sıralamaya devam edebilirim, fakat zaten önceki yazılarımdan aşinasınız bu konulara.

İnsanlar doğduklarında bir şeyi kesin olarak bilirler: ÖLECEKLERİNİ… Ayrıca bu bilgiye vakıf olan tek hayvan türüdür insanlar. Yine de Yaradan bize sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama yetisini vermiştir. Eğer bu yetimiz noksan olsaydı, hayatlarımızın neye dönüşeceğini hayal edebiliyor musunuz?

Bazen insanlara has bu özelliğin hastalık algısına da yansıdığını düşünüyorum. HAYIR, BANA BİR ŞEY OLMAZ.

Hayat karşısında böyle bir bakış açısına sahip olmak gerçekten de hayran olunası bir durum, elbette bu temenninin gerçekleşme olasılığını arttıracak bir “hayat tarzını” benimsiyorsanız. Fakat suistimale devam edip, hayatın güllük gülistanlık devam edeceğini ummak biraz hayalden ibaret. Dahası bana kalırsa bunun için daha uygun bir tanım var, ENAYİLİK.

Buraya kadar bu sorunu, bireysel şartların “psikolojik olarak normal” olduğunu varsayarak ele aldık. Aslında durum bundan ibaret değil.

 

Bir şeyi açıklığa kavuşturalım, bana kalırsa PSİKOLOJİK OLARAK NORMAL olan biri hayal edebileceğiniz en sıkıcı kişi olacaktır. Aslında psikolojik “tuhaflıklarımız”dır bizi ilginç, yaratıcı, eğlenceli hale getiren, hatta insanların bizimle zaman geçirmek istemesini sağlayan, liderlik vasıflarımız olmasını sağlayan, vs… Ne demeye çalıştığımı anlamışsınızdır.

Örneğin, gelin kilo mevzusuna deyinelim. Mantıklı çözüm (tabii basite indirgenmiş haliyle) şu şekilde olacaktır:

*Sağlıklı beslenme (tahıl, şeker, yapay gıda, vs. tüketmemek)

*Günde 3 değil 2 öğün beslenmek. Abur cubur yememek.

Eğer bahaneniz çok sık acıkıyor olmaksa, o zaman kendinizi nasıl “şeker yakan bir makine” olmaktan kurtarıp, “yağ yakan bir makine”ye dönüştürebileceğiniz ile ilgili yazdıklarımı okuyabilirsiniz. Bunu başardığınızda göreceksiniz ki, 24 saat oruç tutsanız bile (benim haftada bir gün yaptığım gibi), HİÇ ACIKMAYACAKSINIZ.

Eğer tüm bunlar size anlamsız geliyorsa veya böyle şeyler yapamayacağınızı düşünüyorsanız, kendinize şu önemli soruyu sormalısınız:

KENDİMİ SEVİYOR VE KABUL EDİYOR MUYUM?

Kendini sevdiği halde şişmanlamaya devam eden bir insan hayal edemiyorum. Bunun üstüne biraz düşünün. Çocukluğunuzu gözden geçirin; aklınıza gelen travmatik bir olay var mı? Yemek yemek sizin için bir stres atma yöntemi mi? Siz küçükken aileniz sizi şeker ve çikolata ile mi ödüllendirirdi?

Geçmişe ait travmatik bir deneyim hatırlayıp bilinç düzeyinize getirdiğinizde, bu travmanın sebep olduğu negatif davranışları nötrlemek için yolun yarısını katetmişsiniz demektir. Sinir sistemi ve psikoloji terminolojilerinde bu sürece limbik sistemin bir anıyı NÖTR olarak yeniden işlemesi denmektedir; bu da amigdalanın (duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasında birincil role sahip beyin bölümü) bu anıya tepki olarak tehlike çanları çalmasına sebep olan NEGATİF anlamın yitmesi, hatta bazen POZITIF olarak bile kodlanabilmesi anlamına gelmektedir.

İnsanlar hayatlarında sınırlara ihtiyaç duyarlar. Eric Fromm’un “Özgürlükten Kaçış” adlı kitabı bu olgu üzerine yapılmış klasik bir çalışma. Mesajın özü insanların çok fazla özgürlük istemiyor oldukları. Amerika bir kaç yıl önce çalışma günlerini 4 güne indirilmeye niyetlendi, fakat sonra insanların 3 günlük dinleme süresini “düzgün” kullanamayacaklarını ve doğabilecek olası sorunları göz önüne alarak bu fikirden vazgeçildi. Sarhoş olup, eşini ve çocuklarını dövebilirlerdi örneğin. Haftasonlarını doya doya değerlendirebilecekleri kayda değer bir hobisi/aktivitesi olan kaç kişi tanıyorsunuz ki?

Özellikle çocuklar için geçerli olan bir durumdur bu; hayatlarında iyi tanımlanmış sınırlara ihtiyaç duyarlar. Bir ebeveyn olarak eğer çocuklarınızı disipline etmeyip, yapabilecekleri ve yapmamaları gereken eylemler arasında LİMİT VE SINIRLAR belirlemezseniz bunun sizi şirin göstereceğini düşünüyorsanız haklı olabilirsiniz, fakat büyük ihtimalle çocuklarınızın geleceğiyle ilgili bir takım sorunlara da yol açıyor olacaksınız.

Kendi çocukluğunuzu hatırlayın, her an pataklanıp dolaba kapatılmanız gerekmezdi elbette. Fakat bu “sınırlandırma” meselesi, özellikle de yukarıda bahsettiğim gibi sınırlandırma eksikliği travmatik etkiye neden olabilir ve yetişkinlik hayatına etki edebilir. Bir çocuk hayatındaki bu eksikliği, ilgisizlik ve umursamazlık olarak algılayabilir.

Önceki gönderilerimde bahsetmiştim, TAPPING yöntemi her şeyde kullanılabilir. Bugünkü başlığımız MOTİVASYON, daha doğrusu MOTİVASYON EKSİKLİĞİ olduğu için şimdi konumuza dönelim.

Yaşamakta olduğunuz fakat çözmek için motive olamadığınız bir probleminizi belirleyin. Örneğin kilo verme probleminiz var diyelim. Şu anda bu sorunu düşününce nasıl hissediyorsunuz? 10 rakamının en yüksek puan olduğunu varsayarak bu sorununuzun derecesini belirleyin.

 

Başlangıç ifadenizi belirleyin. Bu ifade ele almak istediğiniz problemi bildirir nitelikte olmalıdır. Önceki yazımda belirttiğimin aksine, BİR BİREY OLARAK KENDİNİZİ KOŞULSUZ OLARAK KABUL ETTİĞİNİZ BİR OLUMLAMA İLE İFADENİZE DEVAM EDİN. Motivasyon eksikliğinizin kökeninin geçmişteki psikolojik bir “problem”den kaynaklandığını var sayıyorum.

 

“Kilo fazlamın neticesinde oluşabilecek sağlık sorunları beni endişelendirse de, kendimi bütünüyle ve olduğum gibi kabul ediyorum.”

VEYA

“Son derece sağlıksız bir hayat tarzım olmasına rağmen ve bunu düzeltmek için hiç motive olamadığım halde, kendimi bütünüyle ve olduğum gibi kabul ediyorum.”

Tapping uygulamasını “endişe” seviyeniz, diyelim ki 10’dan 5’e düşene kadar devam ettirin.

Hadi bir deneyin bu yöntemi ve Blog’da verilen önerileri hayatınıza geçirmek, daha mutlu ve sağlıklı bir hayata kavuşmak için kendinizi motive etmeye çalışın.

Yorum Yapın