Dikkat ettiyseniz, “soğuk algınlığı” veya “üşütmek” demedim. çünkü, nezlenin, gribin üşütmekle ve soğuk almakla, hiç ilgisi yok. Hastalanmanızın nedeni bağışıklık sisteminizin yetersiz kalması. Nezle ve gribe neden olan mikroplar ve virüsler ile devamlı olarak haşir-neşir durumdayız; neden hep hasta değiliz?
Soğuğa maruz kalınca vücut buna karşı bizi korumak için enerji harcar. Bağışıklık sistemimiz zayıfsa her zaman derimizde, solunum sistemimizde ve içimizde olan mikroplar, virüsler, mantarlar, vs., bunu fırsat bilip yapacaklarını yaparlar.
Bu konuya daha evvel değinmiştim. 26 Mart 2015 tarihli yazımda mikrobiyonumuza değinmiştim; hatırlayın.
İlk olarak bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için neler yapmamız gerektiğini özetleyeceğim. Sonrada, hastalandıysak, bizi nelerin rahatlatacağını ve hastalığı bir an önce yenmemiz için neler yapmamız gerektiği konusunda önerilerde bulunacağım.
Wikipedia’ya göre 100 trilyon, benim okuduklarıma göre 500 trilyon bakteri, virüs, mantar ve diğer patojenlerle ortakyaşar (simbiotik) bir ilişki içindeyiz. Bu patojenlerin çoğu yararlı olup bağışıklık sistemimizi oluştururlar.
Bağışıklık sistemimizin yaklaşık % 90 ı bağırsaklarımızda bulunmaktadır. Bu nedenle, bağırsaklarımızdaki yararlı bakterileri PROBİYOTİK lerle beslememiz ÇOK önemli. Probiyotikler bağırsaklarımızdaki bu yararlı bakterileri besler, güçlendirir ve yeniler. 26 Mart 2015 tarihli yazıma bir göz atın.
Probiotikler de canlı bakterilerdir.
Hangi besinlerde probiyotik var?
- Ev yapımı, çiğ sütten yapılmış yoğurt,
- Kombuça çayı,
- Kefir (ev yapımı tercih edilmeli),
- Turşular,
- İçinde mayası bulunan (ana) organik elma sirkesi.
Bağırsaklarımızdaki yararlı bakterilere kötü yemek alışkanlıklarımızla zarar da verebiliyoruz.
Ne YEMEMELİ:
- Şeker ve içinde şeker olan gıdalar,
- Yüksek Fruktoslu Mısır şurubundan yapılan şeker ve bunu ihtiva eden tüm yiyecekler (ekmek, kurabiye, teneke içindeki tüm içecekler, vs.),
- Yapay tatladırıcılar,
- Tahıl ve tahıl ürünleri (şekerden hiç bir farkları yok),
- Hazır gıdalar; teneke kutuda, kutuda, ambalajda olan tümü.
Bu tür yiyecekleri tüketmek, bağırsağınızdaki yararlı bakterilere zarar verir ve sonunda kandida denilen çok kötü bir istilaya neden olabilir. 28 Eylül 2015 tarihli yazıya bir göz atmanızı öneririm.
Mikrobiyomumuza hasar vermemek için, her gün sabun ve şampuanla yıkanmamızın sakıncalarına da daha evvelki bir yazımda değinmiştim. Ben her gün sadece suyla duş alıp, 7-10 günde bir “iyi” sabun ve “iyi” şampuanla yıkanırım.
Uzun yıllar önce tesisat arızası nedeniyle duş alamayınca, hastayım bahanesiyle işe gitmediğimi hatırlıyorum. Kendimiz, vücudumuz ve saçımız kısa bir sürede sabunsuz, şampuansız yıkanmaya alışıyor, uyum sağlıyor. Mikrobiomunuzun ve dolayısıyla bağışıklık sisteminizin güçlenmesi için uygulamanız gereken bu öneriye lütfen burun kıvırmayın.
Geçelim korunamamış ve hastalanmış arkadaşlarımızın dertlerine çare önerilerine.
Burnunuzun kaşınması, hapşırmak gibi ön belirtiler çıkınca :
- Bir çay kaşığı karbonatı (sodium bicarbonate) suyla karıştırıp ilk gün 6 defa, ikinci gün 4 defa, sonraki günlerde de 2 defa için. Günde iki defa bunu yapmanızı sağlıklıyken de tavsiye ederim.
- Kulağınızın içine 3 damla oksijenli su (hydrogen peroxide) damlattırın ve bu yatay pozisyonda 5 dakika durun. Aynı şeyi öteki kulağa da uygulayın.
Bu uygulamaların yararına inanamayacaksınız. Hastalığın başlamasını bile engelleyebilir.
Aşırı antibiyotik kullanımının dünyada bu ilaçlardan etkilenmeyen, aşırı dirençli bakteri türlerine neden olduğunu herhalde okumuşsunuzdur. Dünya çapında salgın hastalıklardan bahsediyoruz.
Konu açılmışken, şunu hiç unutmayın GRİP hastalığı virütik bir hastalıktır ve ANTİBİYOTİKLERİN VİRÜSE KARŞI HİÇBİR ETKİSİ YOKTUR. Dünyanın içine düştüğü bu korkunç duruma katkıda bulunmayın; zaten işinize yaramayacakken.
Geçen hafta özlediğim sınıf arkadaşlarımla güzel bir yemek yiyip, hasret giderdik. Konu dönüp, dolaşıp benim blog’a geldi ve bende yeni duyduğum bir şifalı “çay” konusuna değindim. Aşağıda güzel ailesiyle gördüğünüz sınıf arkadaşım Ali Arda bunu blog’a yazmamı önerdi.
Hem her derde deva güzel baharatlar var içinde hem de çok lezzetli. Bunu, aşağıda gördüğünüz, güzel gelinimiz Zeynep’ten öğrendim. Zeynep ve kocası, Emin, günde 3 defa içerek ateşli gribi kısa bir sürede yendiklerini söyledi.
Yapım tarifi şöyle:
İçindekiler:
- Bir çay kaşığı toz zerdeçal
- Bir çay kaşığı toz zencefil
- Bir çay kaşığı öğütülmüş karanfil
- Bir çay kaşığı toz tarçın (bunu ben ekledim)
- Bir çay kaşığı yeni öğütülmüş kara biber
Tüm bu baharatı biraz bal, yarım limon suyu, yarım mandalina suyu ile iyice karıştırın. Üstüne kaynar su döküp tekrar karıştırın.
Zeynepciğim ve Eminciğim bunu “shot”olarak günde 3 defa içirorlarmış.
Ben tadını çok sevdim ve sıcak bir çay gibi tüketiyorum.
Sağlıklı günler dilerim. Haftaya görüşmek üzere.