Kombu çayı, su kefiri, hindistan cevizi yağı, çörek otu yağı, vs. gibi geçen yazımda detaylı bir şekilde anlattığım besinler için, “insan niye böyle şeyler tüketir Allah aşkına” diye düşünmüş olabilirsiniz.
Nedenini açıklamaya başlamadan önce, sizinle yaşanmış bir hikayeyi paylaşmak isterim. Çok yakın bir arkadaşım çok sıkıntılı bir dönemden geçiyordu ve yaşadığı stres sonucunda kollarının üstünde kırmızı lekeler oluşmuştu. Bir gün bana uğradığında, benzer bir sağlık sorunu yaşayan başka bir arkadaşının elma sirkesini bir kaşık balla karıştırıp içmesini önerdiğini anlattı. Benim bu konularla ilgili olduğumu bildiğinden, bana elma sirkesinin içinde “işe yarayan” ne olabileceğini sordu. Kollarına bir baktım, lekeler neredeyse kaybolmuştu.
Açıkçası elma sirkesinin içeriğindeki arkadaşımı “iyileştiren” şeyin ne olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu ve işte bu da hikayemin “kıssadan hissesi”. Bazı öneriler vardır, nesillerdir uygulanır ve “şaibeli / kabulü güç” hiçbir tarafları da yoktur. Hal böyle olunca denemenin ne zararı olabilir. Hatta çok faydasını görebilir ve sorunlarınızın azaldığını hissedip şaşırabilirsiniz!
Lafı elimden geldiğince kısa ve öz tutmaya çalışacağım. Hadi başlayalım:
1- HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI
Hindistan cevizi yağı, yağ asitlerinin ve oldukça kuvvetli şifalı bileşenlerin eşşiz bir kombinasyonudur.
Hindistan cevizi yağının içindeki doymuş yağlara ‘Orta Zincirli Trigliseritler (MCT’s)’ denir, adından da anlaşılacağı gibi bunlar orta uzunluktaki yağ asitleridir ve et, peynir, vs. gibi besinlerde bulunan sıradan uzun zincirli yağ asitlerinden farklı metabolize edilirler.
Orta Zincirli Trigliseritler sindirim sisteminden doğruca karaciğere yol alırlar ve burada hızlı enerji kaynağı olarak kullanılır ya da keton cisimlerine dönüşürler. Keton cisimlerinin SARA ve ALZAYMIR gibi beyin rahatsızlıklarında tedavi edici etkisi olduğu gözlenmiştir.
Özetle, hindistan cevizi yağı:
*Enerji harcama oranınızı arttırır ve böylece daha çok yağ yakarsınız,
*İçindeki laurik asit bakterileri, virüsleri ve mantarları öldürür,
*Açlığınızı yatıştırır,
*Kolestrol seviyesini iyileştirir,
*Harika bir nemlendirici ve güneş kremi işlevi görür,
*İçindeki ketonlar beyin fonksiyonlarınızı güçlendirir,
*Kilo vermenize yardımcı olur.
Daha ne olsun? İşte tüm bu faydalarından dolayı, günde 2 çorba kaşığı hindistan cevizi yağı tüketmenizi öneririm.
- KOMBUCHA (KOMBU ÇAYI) VE SU KEFİRİ
Üsttekiler Kombucha Mantarı (SCOBY), alttaki fotoğraftakiler ise su kefiri tanecikleri (mayası).
‘Kombucha’ Çince’de mantar çayı anlamına geliyor, fakat fotoğraftaki mantara benzeyen çay “mayası”, aslında “simbiyotik bakteri ve maya kolonileri – ‘SCOBY’ler” olarak adlandırılır ve mantarla hiçbir ilgileri yoktur. Yeni kombu çayı demlemek için ‘SCOBY’, önceden üretilmiş bir miktar kombu çayı, şeker, yeşil ve siyah çay kullanılır.
Bana sorarsanız kombu çayının tadı bir harika. Bu arada iki bin yıldır tüketilen bir içecek olduğunu da söylemek lazım.
Kombu çayını vücut geliştirenler yağ yakabilmek için tüketirler, ayrıca “akşamdan kalmalığa” da çok iyi gelir. Bir çok şifalı özelliğinin yanı sıra, başlı başına harika bir toniktir. Geçen yazımdan hatırlayacaksınız, kombu çayının probiyotik doğasından ve bağışıklık sistemi üstündeki olumlu etkilerinden bahsetmiştim.
Çayınızı evde kendiniz hazırlayabileceğiniz gibi hazır da alabilirsiniz. Aşağıdaki web sitelerini deneyin.
Eminim çoğunuzun aklından şöyle bir şey geçiyor: “Kefiri anladık da, su kefiri neyin nesiymiş Allah aşkına”! Su kefiri, SÜTSÜZ YAPILAN KEFİR’e denir. Yoğurt söz konusu olunca böyle bir şey mümkün değil ama kefir için mümkün.
Türkiye’de kombu çayı üretmek için ‘scoby’ bulmak oldukça kolay ama aynı şeyi su kefiri için söyleyemeyeceğim. Ne yazık ki bildiğim herhangi bir tedarikçi yok.
Eğer Türk posta servisiyle ve gümrükle uğraşmayı göze alabiliyorsanız, su kefiri taneciklerini Almanya’dan (www.kombuchapilz.de) ya da Amazon’dan sipariş edebilirsiniz.
Su kefiri üretmek için ihtiyacınız olanlar ise şunlar:
*Bir litre organik nar suyu
*Bir litre su
*Yeterli miktarda su kefiri mayası
Ben su kefiri taneciklerini bez bir torbaya koyup, sulandırılmış nar suyu ile birlikle 5 litrelik bir kavanoza yerleştiriyorum. Kavanozun ağzını tülbentle kapatıp, lastik bantla tülbenti sabitliyorum. Su kefirini oda sıcaklığında 24 saat bu şekilde saklamak gerekiyor. Sonrasında ise su kefirini şişelere pay etmek kalıyor. Şişelerin ağzı gazlı içeceğin basıncına dayanabilecek nitelikte olmalı (Şişecam ve İkea da var) ve bu şekilde 12 saat daha oda sıcaklığında tutmak gerekiyor. Sonra buzdolabına koyun.
Su kefiri hazırlamak kombu çayı üretmekten daha kolay, çünkü kombu çayının demlenmesi yaklaşık 2 haftayı buluyor. Su kefiri, inanılmaz derecede lezzetli bir içecek ve üstelik kombu çayı ile aynı faydaları sağlıyor.
Ayrıca su kefiri de güçlü bir bağışıklık sistemi için gerekli, süper bir PROBİYOTİK dir.
- KARANFİL
Eminim bir çoğunuzun, karanfilin harika bir antioksidan olduğundan haberi yoktur. Antioksidan kapasitesini ölçmek için kullanılan, ORAC ( Oksijen Radikal Soğurma Kapasitesi) değeri adından bir ölçü birimi vardır. Bunlar sadece birer gösterge, fakat size bir fikir vermesi açısından işte bir kaç örnek:
ORAC DEĞERİ
*Karanfil 290,283
*Yabanmersini 4,669
*Nar (çiğ) 4,479
*Kırmızı şarap 2,670
Eğer “Gençlik İksiri Diye Bir Şey Var mı?” başlıklı önceki yazıma göz atarsanız, antioksidanların önemine, genç ve sağlıklı kalmamızda ne kadar kilit bir rol oynadıklarına ve nasıl ömrümüzü uzattıklarına dair yazdıklarımı okuyabilirsiniz.
Elinize geçen her fırsatta karanfil tüketmeye çalışın. Mesela ben, karanfili öğütüp günlük “smoothie” içeceğime karıştıyorum.
4- OKSİJENLİ SU (HİDROJEN PEROKSİT) VE KARBONAT (SODYUM BİKARBONAT)
Son derece kolay bulunan ve inanılmaz derecede kullanışlı olan bu ürünlerden her eve lazım.
Vücudumuzun zararlı patojenlerden korunmak için hidrojen peroksit (oksijenli su) ürettiğini biliyor muydunuz? Elbette vücuda faydalı başka etkileri de var.
Vücudumuzun yapısı ve işleyişi gerçekten inanılmazdır. Oksijen gibi bazı elementler hayat için zaruridir, fakat aynı zamanda genlerimizi ve vücudumuzu yıpratırlar. Serbest radikallerin etkileri için kullanılan bir diğer terim de ‘oksidatif hasar’dır. Su içmeden sadece bir kaç gün yaşamınızı sürdürebilirsiniz, fakat aynı su boğulup gitmenize de sebep olabilir.
Yaşlandıkça saçlarınızın neden beyazladığını biliyor muydunuz? Çünkü saç foliküllerinin dibinde konsantre olmuş hidrojen peroksit birikir.
Şifayı kaptığınızı hissettiğinizde, sulandırılmış oksijenli su ile gargara yapabilir , ya da burun spreyi olarak kullanabilirsiniz.
Soğuk algınlığına yakalanan arkadadaşlara, şu tavsiyeyi vermeyi çok seviyorum: Yan yatın, kulağınıza üç damla oksijenli su dökmesi için birinden yardım isteyin. Bir kaç dakika o şekilde yatmaya devam ettikten sonra öbür yanınızı dönün ve aynı şeyi tekrarlayın. Mucizevi şekilde işe yarıyor!
Bu uygulamalar, sodyum bikarbonatla (karbonat) birlikte desteklenmeli. Kırıklık hissettiğinizde, bir çay kaşığı karbonatı suyla karıştırıp için. İlk gün 6 doz alın. Ertesi gün 4 doz, sonraki gün ise 3 doz. Dördüncü gün sadece 2 doz almalısızın. Vücudunuzun alkali dengesini sağlamak için HER GÜN İKİ ÇAY KAŞIĞI KARBONATLI SU TÜKETİRSENİZ, KENDİNİZE İYİLİK EDERSİNİZ. Bakteri, mantar ve diğer patojenler asidik ortamlarda barınır. Hatta kanser hücrelerinin bile alkali değil, asitli ortamlarda çoğaldığı ileri sürülmektedir.
BU YÜZDEN PH SEVİYENİZİ 7 ‘NİN ÜSTÜNDE TUTMAYA GAYRET EDİN VE EN AZ GÜNDE İKİ DEFA BİR BİR ÇAY KAŞIĞI KARBONATLI SU İÇİN. Bu arada ‘PH’, “Potansiyel Hidrojen” anlamına gelir ve PH bantları yardımıyla ya da daha komplike ölçüm cihazlarıyla idrarınızdan ölçümünüzü sağlayabilirsiniz.
Internet, karbonatın ne derece mucizevi bir şifa kaynağı olduğuna dair iddialarla dolu. Google’da arama yaparsanız, öne sürülen etkilerine göz atınca şaşıracaksınız.
Daha önceki yazımda da bahsetmiştim, karbonatlı su aynı zamanda harika bir deodorandır. Ayrıca;
*Buzdolabınızın temiz kokmamasını sağlar (ağzı açık bir kabın içinde dolaba koyun),
*Halılarınızdaki ağır ve kötü kokuları alır,
*Dişlerinizi beyazlatır, vs.
5- ELMA SİRKESİ
Elma sirkesi olduğu gibi hayatınızı değiştirecek. Hatırlatmakta fayda var; organik ve filtre edilmemiş (tortulu) olan çeşitlerinden almaya çalışın.
Sağlığa faydalı etkileri:
*Diyabeti önler,
*Kilo vermeyi destekler,
*Kolesterolü düşürür,
*Vücudu arındırır,
*Sinüsleri temizler,
*Boğazdaki ağrıları hafifletir,
*Sindirime yardımcı olur,
*Reflü asidini azaltır,
*Siğillerden kurtulmaya yardımcı olur,
*Enerjiyi arttır,
ve daha birçok faydası vardır.
Bir bardak suyla, dörtte bir oranında sirkeyi karıştırıp, günde bir-iki defa içebilirsiniz.
6- ŞİTAKİ MANTARI
Şitaki mantarı bakır, pantotenik asit, selenyum, riboflavin, niyasin, çinko ve magnezyum bakımından çok zengindir.
Ayrıca ergotiyonein içerir ve oksidatif strese karşı güçlü bir antioksidandır.
Şitaki mantarı tüketmek;
*İltihaplanmaların,
*Tümörlerin,
*Kötü bakterilerin ve zararlı virüslerin direncini kırmaya yarar.
*Şitaki mantarı yediğinizde vüducunuz yağ, karbonhidrat ve protein yakıp enerji üretmeye başlar.
*Şitaki mantarının bileşiğindeki lentinan oldukça güçlü, antifungal bir protein çeşididir ve kanserden koruyucu özelliği vardır.
E, daha ne bekliyorsunuz?
Unutmadan, mantarları hafifçe sote edip tüketin, çiğ yemeğe kalkmayın.
7 – ZERDEÇAL, ZENCEFİL VE TARÇIN
ZERDEÇAL 5000 yıldır bilinen bir bitki, fakat batı kültürü ne kadar “harika bir besin” olduğunu henüz keşfediyor. ‘Kürkümin’ zerdeçala turuncu rengini veren madde ve aynı zamanda zerdeçalın faydalarının baş kahramanı. Peki neymiş bu faydalar?
Zerdeçal;
*Oldukça güçlü bir iltihap sökücü,
*Doğal ve güvenli bir ağrı kesicidir,
*Ayrıca, kanser önleyici etkisi olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır.
Yapılan son araştırmalara göre kürkümin kendini hücre zarınızın içine zerk edip, hücre zarını daha düzenli hale getirerek fiziksel özelliklerini değiştirme yetisine sahip. Böylelikle kürkümin enfeksiyon ve habis tümörlere karşı hücre direncini arttırırken, ayrıca;
*Safra taşı,
*Tip 2 diyabet,
*Kireçlenme,
*Katarakt,
*iltihabi bağırsak hastalıklarını önlemede etkilidir.
Aslında daha saymaya devam edebilirim ama sanırım mesajı aldınız.
Zerdeçalın tek “sorunu”, emiliminin zor oluşudur. Daha önceki yazımda da bahsetmiştim emilim oranını, tüketeceğiniz zerdeçal miktarı kadar öğütülmüş kara biber ekleyerek arttırabilirsiniz.
ZENCEFİL ise doğu kültüründe binlerce yıldır kullanılmakta olan bir baharattır. İşte bazı özellikleri:
*Oldukça iyi bir C vitamini, magnezyum, potasyum ve bakır kaynağıdır,
*Bağırsak gazının giderilmesine yardımcı olur,
*Kan dolaşımını güçlendirir,
*Hamilelikteki sabah bulantısına ve taşıt tutmasına Dramamine’den daha iyi gelir,
*Osteoartrit sancısına, yumurtalık, kalın bağırsak, akciğer ve meme kanseri gibi kanser türlerine karşı koruyucu etkisi vardır.
Toz halini kullanabileceğiniz gibi, ince ince dilimleyip turşusunu yapabilir ya da benim yaptığım gibi suyunu sıkıp sebze suyuyla karıştırabilirsiniz. Ayrıca İngilizler’in pek hoşuna giden, benim de akşam yemeklerinden sonra bir tane yediğim, zencefil şekerlemesini tavsiye ederim.
TARÇIN ise kalsiyum ve lif deposudur ve bir çay kaşığı tarçın günlük almanız gereken manganez oranının %22’sini karşılar. Manganez neden bu kadar önemli diye soracak olursanız:
*Vücudunun güçlü kemiklere, bağ dokularına sahip olmasına ve cinsellik hormonu salgılamasına yardımcı olur.
*Kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur.
*Yağ ve karbonhidratların metabolize edilmesine yardımcı olur.
*KAN ŞEKERİNİ DÜZENLER.
*Kalsiyum emilimini destekler.
*Beyin ve sinir sisteminin ideal bir şekilde işlemesi için zaruridir.
Bu saydıklarımız yetmediyse dahası var! Tarçın aynı zamanda, süreoksit dismutaz denilen antioksidan enzimler içerir ve bu enzimler hücre zarınıza ve DNA’nıza zarar veren serbest radikalleri etkisiz hale getirir.
Yapılan çalışmalar, KİLOSU NORMAL OLAN BİREYLERDE, tarçının kandaki glukoz konsantrasyonunu azalttığını ve insülin duyarlılığını iyileştirdiğini göstermiştir.
Tabii kendinize olması gerektiği gibi iyi bakmazsanız, mucizeyi başka yerlerde aramamak lazım! Diyeceğim o ki, BESLENMENİZE ÖZEN GÖSTERİN.
8- KABAK ÇEKİRDEĞİ
Sağlık ve beslenme konularına azıcık bile olsa ilgi gösteren birinin kabak çekirdeği denilince ilk aklına gelen şey, erkeklerde prostat sorunlarını önlemekte etkili olduğudur. Aslında kabak çekirdeğinin marifetleri bununla bitmez.
Bakalım neymiş bu marifetler:
Kabak çekirdeği kayda değer miktarda magnezyum içerir; magnezyum ATP (adenozin trifostat, yani vücudunuzun enerji molekülleri) üretiminde, dönüşümlü olarak RNA ve DNA’nın sentezinin yapılmasında, kalbin kan pompalamasında, sağlıklı diş ve kemik oluşumunda, kan damarların rahatlamasında ve bağırsak fonksiyonlarının düzenlenmesinde etkin rol oynar.
Kabak çekirdeği oldukça zengin bir çinko kaynağıdır; çinko ise bağışıklık sistemi, hücre gelişimi ve bölünmesi, uyku, ruh hali, tat ve koku alma duyuları, göz ve cilt sağlığı, insülin dengelenmesi ve erkekte sağlıklı cinsel fonksiyonlar için oldukça önem taşıyan bir maddedir.
Ayrıca, çinko prostat sağlığı için son derece önemlidir. Dolayısıyla kabak çekirdeği yağı da prostat sağlığı için çok faydalıdır.
Kabak çekirdeği iyi bir Omega-3 kaynağıdır.
İnsülin dengesinin iyileştirilmesinde ve oksidatif stres oranını düşürerek diyabetik komplikasyonları önlemede yardımcı etkisi bulunur.
Kabak çekirdeği zengin bir triptofan kaynağıdır. Triptofan gerektiğinde melatonine dönüşen bir amino asittir ve geceleri iyi bir uyku çekmenize yardımcı olur.
Tabii kabak çekirdeğinin enfeksiyon önleyici etkilerini de unutmamak lazım.
ÇİĞ kabak çekirdeklerini salatalarınızın üstüne serpebilir ve yatmadan bir kaç saat önce, iyi bir uyku için, bir avuç dolusu tüketebilirsiniz.
9- BUĞDAY ÇİMENİ SUYU
Buğday çimeni suyu birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılıyor olsa da, yapılan bilimsel çalışmalar henüz iddia edilen faydaları kanıtlamak için yeterli değildir.
Buğday çimeni suyu A vitamini, C vitamini, E vitamini, demir, kalsiyum, magnezyum ve amino asitler gibi besin bileşenlerinden oluşan konsantre bir kaynaktır.
Birincil işlevleri şunları içerir:
*Hemoglobin üretimini arttırmak,
*Diyabet gibi, kan şekeri düzensizliklerini iyileştirmek,
*Diş çürümelerini önlemek,
*Yara iyileşmelerini hızlandırmak,
*Bakteriyel enfeksiyonları engellemek,
*Vücuttan toksinleri atmak.
Yüksek derecedeki klorofil içeriğinden dolayı kanser tedavisinde de alternatif bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
Buğday çimeni suyu tüketmeye karar verirseniz, ya suyunu kendiniz sıkın ya da taze olduğundan emin olun. Aç karnına tüketin ve hemen ardından limonlu bir bardak su için.
Benim buğday çimeni suyum her sabah, taze sıkılmlş olarak, Kundo (Kundo.co) tarafından ofisime iletiliyor.
10- ÇÖREK OTU YAĞI
Nigella sativa; yani çörek otu, tarih boyunca en çok saygı görmüş şifalı bitkilerden biridir. Tutankhamun’un mezarındandan çörek otu çıkmış, İncil’de ve Hz. Muhammet’in hadislerinde çörek otundan bahsedilmiştir.
Otoimün hastalıklar için kullanılan doğal reçeteler arasında çörek otuyla yapılanlar her zaman üstün gelmiştir.
Astım ve alerjik rahatsızlıklarda çörek otu tedavisi, hep etkili sonuçlar vermiştir.
Sağlıklı bir bağışıklık sisteminin kanserli hücreleri tespit edip yok edeceği sonucuna varan, kanserden korunma üstüne yapılan araştırmalar bulunmaktadır. Çörek otu bağışıklık hücrelerinin, ilik hücrelerinin ve B hücrelerinin üretilmesinde tetikleyici rol oynamaktadır.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, çörek otu yağı verilen kanserli farelerin 3’te 2’si hastalığın tespitinden 30 gün sonra hala yaşıyorken, kontrol grubundaki deneklerin hiçbiri hayatta kalamamıştır.
Bu konu böyle uzar, fakat okuyucularımı daha fazla sıkmak istemiyorum.
Diyeceğim o ki, çörek otu yağını ister yemek pişirirken kullanın, ister sebzelerin üstüne gezdirin, isterseniz günde 2 kez yemeklerden önce bir çay kaşığı tüketin. LÜTFEN BU HARİKA YAĞI HAYATINIZDAN EKSİK ETMEYİN.
Merhaba,
ben de uzun süredir su kefiri üretip içiyorum. Çok memnunum.
Son zamanlarda kombucha ve su kefiri de üretiyorum.
isteyenler web sitemden temin edebilir: http://www.kefirmarket.com
Selamlar
Çok memnun oldum. Okuyucularımız ilgilenebilir.