“Server” imizdeki bazı sorunlar nedeniyle yazım gecikti; özür dilerim.
Gecikme nedeniyle, ilginizi çekebilecek “rastgele” konuları paylaşacağım bu hafta.
İLK OLARAK TEKNİK BİR KONU
Sizlere e-posta ile, “yeni yazı çıktı” bildirisi geldiğinde, büyük harflerle yazılı konu üzerine tıklayıp, yeni yazıyı açıyorsunuz.
Tahminimce , bazı arkadaşlarımız bundan sonra, sayfanın sol üst tarafında yazılı
Sağlıkla Yaşamak
Aydın Ulusan
ın üstüne tıklayıp tüm yazılara, tüm bloğa, girebileceğinizin farkında değiller. Bunu yaptığınızda, Aralık 2014 tarihinden beri yayımlanan tüm yazıları görebilir, ve okuyabilirsiniz.
Aynı Facebook gibi aşağıya inerek eski yazılara ulaşabilirsiniz.
NE YERSENİZ, O SUNUZ
Kanada da oturan, çok yakın bir arkadaşımızın güzel torunu biraz kilolanmış. Aile üzgün ve tedirgin. Bir yazı yazarsan ona iletiriz dediler, ben de bu yazıyı kaleme aldım.
“Diyet” konusu açıldığında, kişilerin ilk düşündüğü kilo vermek oluyor. Ancak, bundan çok daha önemli olan ve odaklanılması gerek konu “sağlık”dır.
Hipokrat’ın söylediği gibi, genel sağlık, bağırsak sağlığına, bağırsak sağlığı da ne yediğinize bağlıdır.
“Geçirgen Bağırsak Sendromu” olarak adlandırılan çok önemli bir sağlık sorununun, 100 ün üzerinde oto immün hastalığına neden olabileceğini biliyor muydunuz? Oto immün hastalıkları, bağışıklık sisteminin kendi vücuduna saldırmasıdır. Eminim, çoğunuz MS (Multiple Sclerosis), ve Vitiligo hastalıklarını duymuşunuzdur. Bunların oto immün hastalığı olduğunu da aklınızdan çıkarmayın.
Bir dilim ekmek yemeniz, sizi 3 saat “geçirgen bağırsak sendromu” ile ödüllendiriyor.
Kahvaltınızı “McDonalds breakfast” olarak yaparsanız, “geçirgen bağırsak sendromu” 2 hafta sürüyor.
Özetle, tahıllar, şeker, yapay tatlandırıcılar, mısır nişastası ile yapılan şeker (HFCS), süt ve süt ürünleri, soya, ve mısır gibi besinler bağırsak sağlığınızı önemli boyutta tehlikeye sokar.
Genetik programlanmamız 40-70 bin sene önce belirlendiğinden, avcı-toplayıcı atalarımız gibi beslenmeliyiz. Tarım 12.000 yıl evvel ortaya çıkmıştır, dolayısıyla tahıl tüketimi bize ters düşmektedir.
Genel olarak, önerilerimi şöyle sıralayabilirim:
* Kutuda, torbada, tenekede olan gıdaları tüketmeyin,
* Televizyonda reklamını gördüğünüz hiç bir şeyi tüketmeyin,
* Üzerine “İçindekiler” etiketi olan hiç bir şeyi tüketmeyin.
Yani, “işlenmiş” besinlerden uzak durun.
Kendi pişirdiğiniz, doğal gıdaları tercih edin. Sebzeler, sağlıklı yağlar, balık, et, kanatlı hayvan, kuru yemiş, ve meyve tüketin. Meyve, günde bir defa, ve sabahları.
Günde 3, tercihan 2 öğün, yiyin. Ara öğünlere hiç bulaşmayın; sadece insülin salgılamanız artar ve sonunda insülin direnci ile karşı, karşıya kalırsınız.
Amaçlarınızdan biri, kilo kaybı ise, bunu yürüyerek başarabileceğinizi sanmayın. Yürümek çok yararlı bir şeydir, ancak kişinin 453 gr yağ yakması için, yaklaşık 42 km koşması gerektiğini unutmayın.
Yağ yakmak bu kadar kolay olsaydı, bugün hiçbirimiz burada olmayacaktık. Yağ, açlık dönemlerinde, atalarımızı sağ tutan enerji deposudur; unutmayın.
ALZHEIMER’S
Geçenlerde, sevgili sınıf arkadaşım Semra’dan bir e-posta aldım. Hepimiz gibi, o da başka bir sınıf arkadaşımızın Alzheimer’s hastalığı ile boğuştuğuna çok üzülmüş ve bu konuda araştırma yapıp, yazı yazmamı istedi.
Bu konuyu geçmişte incelediğimi belirttim, ve Alzheimer’s li kocasının Hindistan cevizi yağı sayesinde, çok önemli ilerleme sağladığını belirten Doktor ‘un hikayesini aktardım.
Semra, “öyle tekil, kişisel olaylardan” ziyade, bilimsel olarak gelinen son nokta ile ilgilendiğini belirtti.
Semracığım, durum şu: bilimsel olarak hiç bir “son noktaya” gelinilmiş değil. Alzheimer’s bir epidemik olarak yayılmakta, ABD de 5.4 milyon kişi etkilenmiş durumda, ve eksperlere göre bir atılım yapılamazsa, çok yakın bir gelecekte dünya nüfusunun yarısı tehlike altında olacak.
Beslenme bozuklukları, temel nedenlerden biri olduğundan, sağlıklı beslenme bir önleme, ve tedavi stratejisinin temelini oluşturmakta.
Bu korkunç hastalığı yenme, hatta bir nebze iyileştirme konusunda, alışılagelmiş tedavi yöntemlerinin hiç bir başarı elde edemediği düşünülürse, beslenme konusunun önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır.
Daha evvelki yazılarda da belirttiğim üzere:
- tahıl
- rafine edilmiş karbonhidratlar
- şeker
gibi besinleri diyetinizden çıkartmak, akıllıca bir başlangıç olacaktır. Bu besinlerin vücudunuzu maruz bıraktığı toksik etkiler, beyninizi de aynı şekilde etkilemektedir.
Semracığım, merakın devam ediyorsa, aşağıdaki yazıları okumanı öneririm. Sonra tekrar konuşabiliriz.
- “Alzheimer’s – I Bölüm”, 30 Eylül 2016
- “Alzheimer’s – II Bölüm”, 5 Ekim 2016
- “Beyin ve Bağışıklık Sistemi Bağlantısı…”, 9 Haziran 2016
- “Kandida”, 28 Eylül 2015
- “Ketojenik Diyet”, 7 Mayıs 2016
RC YÜKSEK SINIF ARKADAŞLARIMLA GÜZEL BİR “BRUNCH”
Bizim Tepe’de, 1967 mezunu olan sınıftan 20 arkadaşla, çok keyifli bir brunch yedik.
Bunu organize eden sevgili Yakup Baruh ve Bülent Özsoy’a çok teşekkür ederim. Ayrıca, sağlık konularında bir konuşma yapmamı da istediler.
Konuşma, çok verimli ve aydınlatıcı bir etkileşime dönüştü; arkadaşlarımın da benim kadar yararlandıklarını umuyorum.
Aşağıdaki resim, konuşmada/etkileşimden sonra çekildi. Hediye, spor saatim için de çok teşekkür ediyorum.
Haftaya görüşene kadar sağlıcakla kalın.