YENİ FOTOGRAF
Sevgili arkadaşım Emoş (Emine Önkal) ve üniversite sınıf arkadaşım Kirkor Dişlioğlu, Blog’un kapak fotoğrafı çok eski, bunu bir yenile önerisinde bulundular.
Haklıydılar, kapaktaki resmim iki yıl evvel çekilmişti.
Gördüğünüz gibi, iki hafta evvel çekilen fotoğraflarla değiştirdik. Kendimi övmek gibi olmasın ama, 77 yaşına basmış bir kişi için hiç de fena sayılmaz; ne dersiniz?
Devam etmeden önce, sağlık, hareket, dinginlik gibi konulardaki bilgimi, bir kitapta, paylaşmak fikrini ilk ortaya atan, en iyi arkadaşım Mehmet Önkal’ın gelini Ayça Önkal olduğunu belirtmeliyim. Konuyu, karımın ağabeyinin damadı (benim de damadım sayılır), Talat İçbilen le tartıştık. Talat, bir blog’un daha akıllıca bir yaklaşım olacağını, zira bu sayede oluşacak tanıtımın ileride yayınlanacak kitabın promosyonuna katkıda bulunacağını belirtti; kabul etmemek mümkün değildi. Yani, blog Talat’ın önerisiyle doğdu.
Yukarıdaki resimdeki Talat olur.
İki yıl önce başladık bu işe ve Talat’a çok teşekkürler borçluyum. Fotoğrafları da çeken odur.
Buna da değinmeden geçemeyeceğim; Talat bazı önerilerimi uygulayarak 20 kg. kilo verdi.
Blog’umuzun teknik konulardaki uzmanı Mücahit Bayraktara da teşekkür etmeden geçemeyeceğim.
Aşağıdaki resimdeki “Mücü” oluyor.
Arama motorunuzda (Safari, Google Chrome) tarihi temizleyin (clear history) yoksa blog’u yeni resimle göremezsiniz.
TAKİPCİLERİMİZDEN HABERLER
Hatırlarsanız, bloğumuzu Internetten keşfeden ve 10 yıldır MS (Multiple Sclerosis) hastası olduğunu bir e-posta ile bana ileten hanım okuyucumuzdan bahsetmiştim. Bu arkadaşımız 2017 başında “Kapsamlı Giderme Diyeti” ile sorununa çare arayacak, ve inşallah bulacak.
İyi haberlerini dört gözle bekliyorum.
Başka bir hanım arkadaşımızda blog’u keşfetmiş ve LİKEN PLANUS (ağız içinde veya deride oluşan kaşıntılı bir otoimmün hastalığı) hastalığına bir çözüm bulma ümidi nedeniyle çok sevinmiş.
Sorununu, iyi beslenip, kalın bağırsağını sağlığına kavuşturarak çözmeye odaklanmış bulunuyor.
Her iki hanım arkadaşımızda blog’a abone oldular, ve gelişmelerden beni haberdar edeceklerine söz verdiler.
Bu iki olay da beni çok mutlu etti ve iyi haberlerini alıp, MS ve Liken Planus’u yendiklerini, sizlere iletebilmek için dua ediyorum.
Son “Takipçi Haber” Hollandalı bir okurumun bana ilettiği yorum. Bu yorumu ve cevabımı, 15 Eylül 2016 tarihi, “Kilo Kaybettiğimizde Yağlar Nereye Gidiyor? “yazımın altına görebilirsiniz.
Aşağıda bu yorumu vermekten kendimi alamadım; özürlerinize sığınarak.
“Levent Şahin
Aralık 14, 2016
Sevgili kardeşim Ulusan,
Seni gönülden tebrik ederim! Tamamıyla doğru yoldasın ve insanları da doğru bilgilendirdiğin için seni bir “Sağlık kahramanı” olarak görüyorum. Umarım konuyu bilmeyen sağlık mensuplarından/doktorlardan tepki almazsın! Çünkü birçok uzman doktorun dahi bilmediği konular bunlar ve 40 yıldır insanlar yanlış bilgilendiriliyorlar.
Başarılarının devamını diliyorun, esenlikle kal.
Dr. Levent Şahin
Hollanda”
Yukarıdaki iki hanımın teması üzerine birde Dr. Şahin’in yorumu gelince çok sevindim, duygulandım.
“Uzman” doktorların yanlış bilgilendirmesinden iki örnek vermeden geçemeyeceğim.
- Geçenlerde, Türkiye’nin en büyük gazetesinde günlük sütunu olan bir profesör, yürüyüş yapmanın kronik enflamasyonu önleyebileceğini yazdı. Yürüyüş yapmak iyi de, yedikleriniz enflamasoyon’a neden olduğu artık dünyaca kabul ediliyor.
- Meşhur “showman” Dr. Öz, aynı gazetede Cumartesi günleri yayınlanan sütununda tam tahıllı ekmek yenmesini öneriyor; gerçektenmiii?
Bu konulara yeterince değinmiştik eski yazılarımızda.
AYDIN ULUSAN’DAN KISA BİR HABER
Yanlış hatırlamıyorsam, geçen Mayıs’ta yeni kan tahlili sonuçlarımı sizlerle paylaşmaya söz vermiştim.
Bunu üç ay erteliyorum, zira yeni bir beslenme yaklaşımı deniyorum.
Hatırlarsanız, sabah kahvaltılarım yabanmersini, frambuaz, böğürtlen, kara dut kurusu, bir tatlı kaşığı kestane balı ve baharat, Hindistan cevizi yağı ve sütünden oluşan bir “früktoz orjisi” idi. Bir süredir bunu sadece Cumartesi günleri tüketiyorum.
Neden?
3 Aralık 2016, Cumartesi günü CNN Türk’te yayınlanan ve Prof. Karatay ile Dr. Aktaş’ın misafir olduğu “Gündem Özel” programından etkilendim. Gerek Karatay hoca, gerekse Aktaş hoca meyveyi tatlı yapan früktoz ‘un zararlarına değindiler. Früktoz vücut tarafından aynı alkol gibi metabolize ediliyor. Bilhassa çocuklara yedirilmesi, hafif bir sarhoşluk ile sonuçlanabiliyor.
Makul bir miktara bile karşılar; yararlı vitamin, mineral ve antioksidanların sebzelerde bol miktarda bulunduğunu iddia ediyorlar.
Benim “früktoz orjim”, herhalde “makul miktar” sınırının epey ötesinde.
Sabahları oldukça erken uyanıp spor salonuna gidiyorum. Eve dönüşümde “meyveleri“ yedikten sonra, koltuk üstünde 15-30 dakika kestirme ihtiyacı hissederdim. Kahvaltı tarzımı değiştirdiğimden beri, uğraşsam da gözlerimi kapatamıyorum. Acaba hocaların dediği gibi, hafif bir “kafa bulma” olayımı yaşıyordum?
Meyvedeki vitamin, mineral ve antioksidanlardan yoksun kaldığım endişesi taşımıyorum; her gün yeterli miktarda “iyi” sebzeler tüketirim.
Neyse, 3 ay sonra kan tahlilimi sizlerle paylaşacağım; bakalım açlık ensülini ne olmuş.
Haftaya görüşmek üzere.
Aydin Agabey,
ne guzel anilmak, gunun surprizi oldu!
Tum aile -en azindan bilincli beslenmek konusunda- takipciniziz. 🙂
Ne iyi oldu da paylasiyorsunuz! Paylasmaya devam!
Sağol Ayçacığım, olayı başlatan sensin.
Arkadaşlar, Kombuça ve Su Kefiri üreten bir arkadaşımız nasıl temin edilebileceğini yazmış. Yourumu 18 Mayıs 2015 tarihli “Peki Bu Adam…..” yazısının altında.
Eğer son yazının altından yorum yaparsanız, daha çok kişi haberdar olabilir.
Aklınızda olsun.