Konulara geçmeden, Kassandra üzerine kısa bir not.
Kassandra
Kassandra, Truva kralı Priam’ın kızıdır. Kızın güzelliğine vurulan tanrı Apollon, onu kehanette bulunmak yetisi ile ödüllendirir. Ancak, Kassandra Apollon’un hislerine karşılık vermeyince, onun uyarılarına kimsenin inanması için lanetler.
Bunu niye yazdığımı merak ediyorsunuzdur herhalde. Bende bazen “Kassandra’nın lanetinin” bana da bulaştığı hissine kapılıyorum. Bazı yakınlarım ve okurlarım önerilerimi ve uyarılarımı hiç dikkate almıyorlar.
Bazılarının beni kızdırmak için aksi tezleri savunuyorlar, bazılarına da önerdiğim hayat tarzı (beslenme, hareket/spor, ve dinginlik) konusuna eğilmenin zaman kaybından başka bir şey olmadığına inandırmışlar kendilerini.
“Ben yaşamım boyunca ekmek yedim ve hala turp gibiyim.”
“Aldığım ilaçlardan memnunum ve senin önerilerine ihtiyacım yok.”
Neyse, bu kadar iç dökmek yeter.
Şimdi konularımıza geçelim.
İyi bir arkadaş ve okurum Şebnem’in e-postası
Yolladığı e-postasını özetleyeceğim, zira iltifatları beni çok gururlandırdı ama kendi reklamımı yapıyor konumuna düşmek istemedim.
“Sağlıklı bir yaşamı mümkün olduğunca sürekli kılmak yolunda çabalarımıza önemli katkılarınız, motive ettiğiniz için çok teşekkürler.
Bu arada, haftada 2 gün devam ettiğim spor salonu çalışmalarımı dengelemeye çalışıyorum. Salona gidersem motive oluyor, disipline giriyorum. Açık hava yürüyüşlerini ihmal etmem, ancak, bugün, yarın derken, sekteye uğrayabiliyor. Ağırlık çalışırken kiloları arttırmak hiç zor değil. İştah kontrolü, duygu dalgalanmalarına her zaman söz geçiremiyor.
Yürüme bandında interval çalışma programında bir süre sonra, dizim ağrı sinyali verince, daha hafif yürüyüş programına dönüş yaptım. Daha az hız, ve daha çok eğimle yarım saat 5,5 (km) de yürüyüp, ağırlık çalışması ve sonra tekrar kısa kardiyo çalışması yapıp, tamamlıyorum. Gevşeme egzersizleri ile bitiriyorum.
Buna rağmen kilo verme konusunda başarı sağlayamadım. Sebebi, dikkatli yemenin yanında ki kaçamaklar.”
İlk olarak, egzersizi bu kadar ciddiye almanın beni çok sevindirdiğini vurgulamak isterim. ANCAK, sırf egzersizle kilo verilemez.
Defalarca tekrarladığım bir gerçeğe dikkatini bir daha çekmek istiyorum. Benim 453 gm (1 pound) yağ yakmam için yaklaşık 42 km koşmam gerekiyor. Yağ yakmak o kadar kolay olsaydı insan ırkı bugün var olamazdı. İki hafta evvelki “Squat (çömelme)” yazısını tekrar okumanı öneririm.
Spor yapmaya başladığınızda 20 dakika sonra, vücudun “glikojen” olarak depoladığı şeker, yani yakıt, tükenir. Bundan sonra yakıt olarak yağı şekere çeviriyor mu acaba? Kesin olarak bilmiyoruz.
Acaba glikojen tükenince, vücut kas dokularını da şekere dönüştürüyor mu? Bunun sürecin adı “glukogenesis”. Yani, “Squat” yazısında değindiğimiz, “kullan, veya kaybet” paradigması burada da geçerlimi?
Buna, daha etraflıca, aşağıdaki konuda gireceğim.
Uzun lafın kısası: Şebnemciğim, ne yediğine çok dikkat etmelisin.
Okumanı önereceğim yazılar:
- “Beslenme/Sağlık”, 11 Mart 2015, ve
- “Aralıklı Oruç Tutmak”, 4 Nisan 2015.
Her zaman sorularına ve yorumlarına açığım:
Yürümek
Yürüme konusunu epey irdeledik, ancak aşağıdaki yazıları tekrar okumanızı öneririm.
- “Yürüyüş Yapmak”, 2 Nisan 2015, ve
- “20 Dakikalık Bir Yürüyüşten Sonrası Beyniniz”, 9 Nisan 2015.
Bunları okumanızı istememin tek nedeni, benim yürüyüşe karşı olmadığımı göstermek. Ancak, SADECE YÜRÜYÜŞ YAPARAK KİLO VEREMEXSİNİZ.
Bir saat yürüdüğünüzde, takriben 500 kalori (Kcal) yakarsınız. Bunun karşılığı 7 dilim ekmektir. Anlatabildim mi?
Şimdi, yürüdüğünüzde yağ yaktığınız “iddiasına” gelelim.
10 Şubat 2015 tarihinde, kas fiberleri (lifleri) konusunda kısa bir yazı yayımladım. Her ne kadar 4 tip kas fiberi varsa da , bunları 2 ye indirgeyebiliriz:
- Yavaş seğirten, ve
- Hızlı seğirten.
Yavaş seğirten kas lifleri mukavemeti, hızlı seğirtenler ise gücü/kuvveti sağlar.
Yürüdüğünüzde, bacaklarınızdaki yavaş seğirten lifleri hafif bir şekilde çalıştırırsınız. Hızlı seğirten kas lifleriniz ise hiç devreye girmez.
İrdelenmesi gerek soru: “kullan veya kaybet” prensibi, kas lifleri için de geçerlimi?
Açıkçası, benim bu soruya tatminkar bir cevabım yok; ancak, bu konuda görüşlerim var.
Aşağıdaki resimde, bir maraton koşucusunu görüyorsunuz.
Bir kaç yıl önce, maratoncuları tarif eden şu değim çok hoşuma gitmişti: Bunlar yağlı, sıskalar.
Buna karşın, dünyaca ünlü deparcı (sprinter) Usain Bolt’un aşağıdaki resimlerine bakın.
Hızlı seğirten, güç/kuvvet, liflerini antrenmanlarında çok yoğun bir şekilde çalıştırdığı çok belirgin, değil mi?
Tekrarlıyorum; biz yürümek ve depar atmak için yaratılmış varlıklarız, yavaş tempoda koşmak (jogging) ve koşmak için değil.
Sonuç;
- Ağırlık çalışmalarına, ve Yüksek Yoğunluk Enterval (HIIT)çalışmalarına odaklanın, ve
- Ağzınıza ne soktuğunuza çok dikkat edin.
İlaçlar
İlaç ve ilaç sevgisi konusuna yazının başında kısaca değinmiştim.
Beni şoke eden şey, çok yakın bir arkadaşımın “ben ilaçlarımı çok seviyorum” demesiydi.
Blog’u okuyanlar bilirler ki, ben klasik (allopatik) tıptan pek hazzetmeyen biriyim.
24 Eylül 2017 tarihinde CNN Türk’te izlediğim, Deniz Bayramoğlu’nun Gündem Özel Programı, tabiplerin de bazı sorunları olduğu gerçeğini ortaya koydu. Ülkemizdeki sağlık politikası, doktorlarımızın hastalara sadece 10 dakika ayırabilmelerini mümkün kılıyor. Programa katılanların tümü, bu sınırlama nedeniyle, hastaların semptomlarını giderecek ilaç vermek dışında bir şey yapamadıklarının altını çizdiler. “Fonksiyonel Tıp “da, doktorun hastayla ilk buluşması saatler sürebiliyor.
Benim burada altını çizmek istediğim şey, HER İLACIN YAN TESİRİ OLMASI.
Basite indirgersek, hastalığınızın semptomlarını gidermek için (yangını söndüren değil, dumanı yok eden ilaçlar), VÜCUDUNUZUN BAŞKA BİR YERİNE ZARAR VERMEKTEDİR.
Kişi kendine zarar veren bir ilacı nasıl sevebilir?
Yeterince konuştum; iki basit örnekle konuyu bitireyim.
- Çoğu kişi nezle olduğunda, ve burnu tıkandığında ne yapar? Burun damlası alır. Burun damlası tıkanıklığı giderir ama bunu vücudun mukoza (sümük) üretimini engelleyerek yapar. Mukoza virüslere karşı girişilen savaşta çok etkin rol oynar. Yani, burun tıkanıklığınızı gidermek için aldığınız burun damlası nedeniyle 2 günde geçecek nezle, 1-2 haftada ancak geçer.
- Lipitor gibi, kolesterol düşürücü ilaç alanlar başka bir soruna muhatap olurlar. Kalp-damar sağlığı için çok önemli olan COQ10 (koenzim Q10) bu ilaç nedeniyle vücut tarafından üretilmemeye başlar. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu”? Kalp sağlığı için verilen ilaç, kalp sağlığı için vücudun ürettiği bir enzim ‘in üretimini engelliyor. Lipitor’un yan etkileri oldukça uzun bir liste oluşturuyor.
Şimdilik bu kadar; haftaya kadar hoşça kalın.