Enflamasyon’u (yangısal süreç) vücudunuzun size zarar verebilecek oluşumlara karşı giriştiği süreç olarak tanımlayabiliriz; örneğin, yaralanmalar, enfeksiyonlar ve toksinler den kurtularak kendini iyileştirmesi. Hücrelerimizin zarar görebileceğini sezdiğimizde vücudumuz kimyevi salgılar gerçekleştirerek bağışıklık sistemimizi tetikler. Yani, “hasar” görmüş bölgeye kan akışını yoğunlaştırarak ürettiği antikorları ve proteinleri sevk eder. Ufak kazalar sonucunda morarma ve şişme olduğu akut enflamasyonlar birkaç günden fazla sürmez. Kronik enflamasyon da ise, vücudumuzun bu korunma mekanizması devamlılığını koruyarak bünyeyi sürekli bir alarm altında tutar. Kronik enflamasyon’un sağlığımızı tehlikeye soktuğu malumdur; kanser, kalp/damar hastalıkları, diyabet, depresyon, eklem yangısı ve Alzheimer’s gibi hastalıkları tetikleyebileceği de bilinmektedir.
Gelelim iyi haber’e; kronik enflamasyon’u sağlıklı beslenme ile yenebilirsiniz. Yani, yangıya neden olan şeker, kolalı içecekler, rafine karbonhidratlar, alkol, kırmızı et ve işlenmiş gıdaları bir kenara itip, kronik enflamasyonunuzu giderebilecek besinlere odaklanmanızı öneriyorum.
Kronik enflamasyon durumunuzu merak ediyorsanız, bir dahaki kan tahlilinizde açlık ensülin, HbA1c ce CRP değerlerinizi inceleyin.
Sebzeler
Pazı yaprağı, ıspanak ve kıvırcık lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler ve brokoli, karnabahar, Brüksel lahanası gibi “turpgil” sebzelerde güçlü anti-enflamatuar özellikler olup bunların tüketilmesi vücudun bu dengesizliğini gidermekte yardımcı olacaktır.
Listenize Avokadoyu da eklemeye unutmayın; onunda anti-enflamatur etkisi var.
Kırmızı biber ve mantar da hararetle tavsiye olunur.
Beriler
“Etli ve zarlı kabuksuz meyve” sözcüğünü hiç sevmedim; ben beriler diyeceğim. Yani, frambuaz, çilek, yaban mersini (blue berries), böğürtlen ve dut. Bu meyveler enflamasyonu dizginleyebileceği gibi, bağışıklık sisteminizi de güçlendirmekte.
Balık
Enflamasona karşı savaş denildiğinde, akla ilk gelen besinlerden biri Omega-3 yağ asitleri olmalıdır. Somondan, sardalye ve hamsiye kadar tüm balıklar haftada bir def, hatta iki defa tüketilmelidir.
Kuru yemişler ve tohumlar
Kenevir tohumu, keten tohumu, badem, ceviz ve Antep fıstığı ve fındığı da diyetinize mutlaka ilave edin. Bu besinler de anti-enflamatuar özelliğe sahiptir.
Sabah kahvaltınıza, salatanızın ve sebzelerinizin üstüne serpiştirebilirsiniz.
Zerdeçal
Son zamanlarda çok rağbet gören zerdeçalın içerdiği kurkumin maddesinden kaynaklanıyor. Bunun nedeni de, enflamasyon’a karşı çok etkin olması. Bu sürebesin’i çorbanıza, zeytinyağlı sebzelerinize, çayınıza koyabilirsiniz. Örneğin, ben kemik suyu çorbama ekliyorum.
Emilimini arttırmak için taze öğütülmüş karabiber koymayı unutmayın.
Zencefil
Zencefil tüketimi, vücudun sitokin üretimini yavaşlatarak, bu proteinin enflamasyonu tetiklemesini önlemekte. Zencefil aynı zamanda mide rahatsızlıklarına karşı sıkça kullanılan bir besin.
Sote sebzelerinizin ve balık yemeklerinizin üstüne rendeleyebileceğiniz gibi, “sağlık” çayınıza da katabilirsiniz.
Su
Son olarak suyun önemine değinelim. Çoğu “Uzman’ın “
önerdiği gibi ben günde 1-2 litre için demeyeceğim. İdrarınızın açık sarı renkte olması su ihtiyacınızı basit bir şekilde belli eder. Koyu sarı renk, su için demek.
Vücutta yeterince su olması enflamasyonu dizginler.
Ayrıca, yeşil ve siyah çay içmenizi de öneriyorum. Çaylardaki flavonitler anti-enflamatuar özellikler içermektedir.
Kendiniz demleyin, tenekede hazır çayları önermem.
Bu haftada bu kadar; kalın sağlıcakla.