Virginia Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı beyinde LENF DAMARLARI olduğunu tespit ederek (daha önceden bilinmeyen bir durum), beyin ve bağışıklık sistemi arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu keşfettiler.
Kan dolaşımını sağlayan kan damarlarına benzer şekilde, lenf damarları da vücuttaki bağışıklık hücrelerinin dolaşımını sağlar. 4 Mart 2015 tarihinde yayınlanan “Egzersiz Önerileri” başlıklı yazımda, lenfatik sistemin metabolik atıklardan kurtulmak için çok önemli bir göreve sahip olduğundan da bahsetmiştim.
Önceden lenf damarlarının beyne kadar ulaşmadığı düşünülürdü. Fare kafatasında lenf damarları tespit eden bu yeni keşfin ışığında OTİZM, MULTİPL SKLEROZ ve ALZHEİMER gibi hastalıkların anlaşılması mümkün olabilir. Lenf damarlarının bağışıklık sistemine bağlı nörolojik hastalıkların üzerinde etkisi olması da mümkün.
Beynimiz, bağışıklık sistemimiz ve bağırsaklarımızdaki mikropların karmaşık bir şekilde birbirine bağlı olduğu gitgide kesinlik kazanıyor. Örneğin otizm sindirim sistemiyle ilişkili problemlere bağlanıyor ve bağışıklık sisteminin aşırı bir tepkisi olarak değerlendiriliyor.
Multipl Skleroz ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklar uzun süredir bağışıklık sisteminin işleyişindeki değişikliklerle ilişkilendiriliyor. Crohn Hastalığı gibi otoimmün hastalıkların ise psikiyatrik hastalıklarla bağlantılı olduğu söyleniyor.
Bu bağlantıların nasıl oluştuğu daha önce net olarak bilinmiyordu, şimdiyse hem sindirim sistemiyle beyin arasındaki ilişki, hem de bağışıklık sistemiyle beyin arasındaki ilişki tam olarak açıklık kazandı.
Yapılan araştırmaya göre beyni koruma görevine sahip olan beyin ve omurilik zarlarının içinde lenf damarları olduğu, ve bu damarları kan damarlarını takip ettiği tespit edildi.
Araştırmaya liderlik eden Jonathan Kipnis, Virginia Üniversitesi’nde (UVA) Nörobilim Kürsüsü Profesörlerinden ve aynı zamanda Virginia Üniversitesi Beyin İmmünolojisi direktörü. Kipnis yapılan keşfin önemini şu sözlerle vurguluyor:
“Her nörojik hastalığın bağışıklıkla ilişkili olduğuna ve lenf damarlarının bu ilişkide büyük rol üstlendiğine inanıyoruz…
Örneğin Alzheimer hastalığında beyinde iri protein kitlelerinin kümelendiğini görüyoruz. Bu kümelenmenin LENF DAMARLARI ETKİN BİR ŞEKİLDE ATIKLARI TEMİZLEMEDİĞİ için oluşmuş olabileceklerini düşünüyoruz.”
Şu kadarını söyleyebiliriz ki, beyinle bağışıklık sistemi arasında oldukça yakın ve önemli bir ilişki var, ayrıca lenfatik sistem beyindeki ve vücudun geri kalanındaki metabolik atıkları temizleme görevi üstlendiğinden bu ilişkide büyük bir rol oynuyor.
LENFATİK SİSTEMİMİZİN ETKİNLİĞİNİ NASIL ARTTIRACAĞIMIZI ve SİNDİRİM SİSTEMİMİZDEKİ MİKROPLARIN BEYNİMİZİ NASIL ETKİLEDİĞİNİ birazdan inceliyor olacağız.
BAĞIRSAKLARIMIZDAKİ MİKROPLAR BAYNİMİZİ DE ETKİLİYOR
Beyninizle doğrudan ilişki içerisinde olan sadece bağışıklık sisteminiz değil. Mikrobik hayata ev sahipliği yapan sindirim sistemimiz de beyinle iletişim halinde. Üstelik bu iletişim çift taraflı gerçekleşiyor. Diğer bir deyişle yiyecekler nasıl ruh halimizi etkiliyorsa, stres de midemizin bozulmasına sebep olabiliyor.
Bu durum sindirim sisteminizdeki bakterilerdeki değişimlerin nasıl olup da depresyon gibi beyin hastalıklarına yol açtığını açıklıyor.
DOLAYISIYLA, SİNDİRİM SİSTEMİNİZDEKİ BAKTERİLERİ İHMAL ETMENİZ RUH HALİNİZİ OLUMSUZ ANLAMDA ETKİLEYECEKTİR.
Yapılan başka bir araştırmaya göre Bifidobacterium longum adındaki PROBİYOTİK bulaşıcı kolit hastalığı olan farelere verildiğinde, farelerin huzursuz hareketlerinde normalleşme olduğu belirlenmiş.
SİNDİRİM SİSTEMİNİZ VE BEYNİNİZ ARASINDAKİ YANGISAL SÜREÇ BAĞLANTISI
Sindirim sisteminiz yangısal süreç (enflamasyon) için başlangıç noktasıdır, bünyemizin enflamatuvar yanıtının gerçekleştiği yerdir. Sindirim sistemimizdeki mikroorganizmalar sitokinlerin üretimini tetikler. Sitokinler bağışıklık sistemimizin yangısal süreç ve enfeksiyon karşısındaki tepkisini düzenler.
Kısacası bedenimizin tüm parçaları birbiriyle karmaşık bir şekilde bağlantı halindedir ve SİNDİRİM SİSTEMİ SAĞLIĞIMIZ, beyin sağlığımız ve bağışıklık sistemimiz için hayati önem taşımaktadır.
ÖZETLEMEK GEREKİRSE:
Hem BEDENSEL hem de RUHSAL SAĞLIĞIMIZI korumak için;
* Lenfatik sistemimizin en iyi şekilde işlediğinden emin olmalıyız,
* Bağışıklık sistemimizin güçlü olmasını sağlamalıyız.
PEKİ BUNUN İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Bu sorunun yanıtına daha önceki yazılarda pek çok kez değindik, elbette düzgün bir hayat tarzı benimseyerek. Yani;
* Yediklerimizi,
* Aktivitelerimizi (spor, vs.),
* Ruh sağlığımızı dikkate alarak.
HATIRLADINIZ MI?
ÖNCE LEMFATİK SİSTEM İÇİN YAPABİLECEKLERİMİZİ GÖZDEN GEÇİRELİM
Lemfatik sistemin hayatımızda oynadığı önemli rolü göz önünde bulundurursak ve kardiyo vasküler sistemde olduğu gibi lemfatik sistemin akışına yardımcı olacak bir POMPALAMA sistemi olmadığını düşünürsek ne yapabiliriz?
4 Mart 2015 tarihli “Egzersiz Önerileri” başlıklı yazımda, ağırlık kaldırmaya başlamadan önce tramplende ısındığımdan bahsetmiştim.
Tramplende ısınmak lenfatik sistem dolaşımına yardımcı olmak için harika bir yol.
Diğer etkili bir yöntem ise duşa girmeden önce kuru fırçalama yapmak.
Lenfatik sistemin etkinliğini arttırmak amacıyla koşu (her ne kadar ben önermesem de), sürat koşusu (HIIT) ve yürüyüş önerilen egzersizler arasında.
SIRA BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNDE
Önceki yazılarda da bahsetmiştim, bağışıklık sisteminizin %90’ı sindirim sisteminizdeki florada bulunmakta.
Şu yazıları tekrar okumanızı öneriyorum:
* 24 Mart 2015 tarihli “Prebiyotikler, Probiyotikler ve Mikrobiyom Üzerine Kısa Bir Not”,
* 28 Eylül 2015 tarihli “250 Milyon Amerikalıyı Etkileyen Parazit: KANDİDA”,
* 5 Ekim 2015 tarihli “Kandida’nın Bağırsak Floranızı Olumsuz Etkileyip Etkilemediğini Öğrenmek İçin Basit Bir Test”.
Bir çoğunuzun aklından geçeni tahmin edebiliyorum, “Ciddi misin? Her şeyi baştan okumamızı beklemiyorsun herhalde!”
Tembel arkadaşlarım için bir özet geçeyim o halde:
NE YEMELİ VE İÇMELİYİZ
Ev yapımı yoğurt, kefir, kombuçay, fermente olmuş sebzeler (turşular), kırmızı et, kümes hayvanları, balık, taze sebze ve glisemik endeksi düşük meyveler (sadece sabahları).
Hepsi bu kadar, diğer bir deyişle gerçek yiyeceklerle beslenin.
ŞU BESİNLERDEN UZAK DURUN
Hazır gıdalar (tenekede, kutuda, ambalajda, vs.)
Tahıllar, tahıl ürünleri, şeker, yapay olarak tatlandırılmış gıdalar, yapay olarak renklendirilmiş gıdalar, içinde Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu olan gıdalar (inanın bana her yerdeler), Monosodyum Glutamat (Çin Tuzu) içeren gıdalar, süt ürünleri, bakliyat.
İlk aklıma gelenler bunlar. UZAK DURULACAK GIDALAR hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isterseniz yukarıda bahsettiğim yazılara göz atabilirsiniz.
Bağışıklık sisteminden bahsedip, MİKROBİYOTA’ya değinmeden olmaz
İki önemli madde var:
* Anne olacaklar; eğer mümkünse doğal bir doğum yapmayı tercih edin. Sezaryenle doğumlarda bebek doğum kanalından geçmediği için aile mikroplarıyla tanışma fırsatı bulamıyor. Bu da bebeğin çocukluk döneminde pek çok hastalık karşısında savunmasız kalmasına sebep oluyor.
* Her gün şampuan ve sabun kullanarak duş almayın. 7-10 günde bir SAĞLIKLI sabun ve şampuan kullanın, diğer günler sadece suyla duş alın.
Şimdilik bu kadar. Haftaya görüşürüz!